Her çocuk anne ve babasının özel ilgisini hak eder. Çocukların anne ve babalarından gördüğü sevgi ve ilgiyle orantılı olarak çocukların gelecekteki davranışları şekillenir.
Ebeveynlerin çocuk yetiştirme konusunda oldukça titiz davranmaları gerekmektedir. Çocukları sağlıklı yetiştirme yolunda atılacak ilk adım anne ve babaların hem psikolojik hem de fiziksel olarak sağlıklı olmaları ve bir çocuk yetiştirmek için psikolojik anlamda "hazır" olmalarıdır.
Ebeveynler fiziken ve ruhen ne kadar sağlıklı olurlarsa çocuklarını da o derece sağlıklı ve mutlu büyütebilirler. Bu durumda anne ve babalar, önce kendilerini tanıma evresini tamamlamış olmalı ve “çocuk istiyor muyum” sorusuna net bir cevap verebiliyor olmalılardır.
Anne ve baba adayları, dünyaya çocuk getirmek için hazır olup olmadıklarını anlamak için kendilerine özel zaman ayırarak bedenlerini ve zihinlerini dinlendirebilir ve kendilerine bir takım sorular sorabilirler.
Bu aşamalardan net cevaplarla çıkmış bir anne ve baba adayı, ebeveynlik tecrübelerini daha sakin ve doğru bir şekilde geçirebilir ve çocuklarıyla gerçek anlamda ilgilenebilirler.
Kendilerine özel zaman ayırmayan ve isteklerini göz ardı eden, hayattan beklentilerini henüz tam anlamıyla alamamış veya kendini dilediği şekilde gerçekleştirememiş ebeveyn adayları, çocuk sahibi olduktan bir süre sonra, olması gerekenden çok daha fazla olacak şekilde yıpranabilir ve bu durumda çocuğa yeterli ilgi ve sevgiyi verimli bir şekilde aktaramayabilir. Oysa basit bir “çocuğumla ne kadar ilgileneceğim” veya “çocuğuma ne katabileceğim” sorusu tüm yaşanan problemlere çözüm olabilirdi.
Çocuk doğdu…
Bebeklik evresini atlattı ve iletişimi daha kuvvetli hale geldi…
Ebeveynlerin daha önce birçok yazımızda da belirttiğimiz gibi en temel görevlerinden birisi, çocuğunu dinlemek onunla empati yaparak çocuğun karakterini ve ruhunu anlamaya çalışmaktır. Çünkü çocuklar da bir kişiliğe sahiptir ve 30 yaşındaki hallerinin tohumlarını sizinle iletişim kurmaya başladığı dönemlerde atmaya başlarsınız.
Çocuklarla sağlıklı iletişim kurmak ve doğruyu aktarmak sabır gerektiren bir iştir. Modern yaşamdaki standart bir gün yorgunluğunun ardından çocuğunuzun istekleri size ağır gelebilir ve sizin tahammülünüzü zorlayabilir. Bu gibi durumlarda pes etmeden, çocuğunuzu sabırla anlamaya çalışmalısınız. Çocuğunuz, işe gittiğiniz ve uzun süreler onu yalnız bıraktığınız için size naz yapıyorsa, bunun duygusal bir reaksiyon olduğunu anlamalısınız ve bu doğrultuda aksiyon almalısınız.
Çocuğunuzun hissettikleri konusunda empatik bir düşünce sistemi geliştirerek, isteklerinin veya hareketlerinin altında yatan sebepleri görebilirsiniz. İşe gittiğiniz için uzun saatler yalnız bıraktığınız çocuğunuz size naz yaparken, öfkenize yenik düşüp ona kızıp bağırmanız ile bir yere gelemediğiniz gibi çocuğunuzla aranızda olan bağı da zayıflatmış veya aranızdaki ilişkiye de zarar vermiş olursunuz.
“Çocuğum İle Nasıl İletişim Kurabilirim?” konusu hakkında daha detaylı bir makalemizi okumak için burayı tıklayın.
Çocukların sorumluluk duygusunu öğrenmesine ve dolayısıyla da sorumluluk almasına yardımcı olmalısınız. Bu tür durumlar için minik ve çocuğunuza fazla gelmeyecek seviyede minik senaryolar oluşturmalı ve çocuğunuza yavaş yavaş çeşitli durumlar karşısında sorumluluk farkındalığı kazandırmalısınız.
Bu süreç, çocuğunuzun özgüven kazanmasına ve sorumluluklarının bilincinde olmasına yardımcı olacaktır.
Örneğin oyun seansı sonrası oyuncaklarını toplamamakta ısrar eden bir çocuğunuz var ise, bu durum karşısında öncelikli olarak iletişim şekillerinizi gözden geçirmeli ve çocuğunuza karşı olan sorumluluk tanımlamalarınızı yeniden düzenlemelisiniz. Sürekli “Oyuncaklarını Topla!, Oyuncaklarını Topla Demedim Mi Ben Sana!!!” gibi sert ve yüksek tonda uyarılar yapıyorsanız bu iletişimden bir sonuç alamayacağınızı garanti ediyoruz.
Bu tarz sert direktifler yerine ev düzeni ve toplu olmak hakkında yavaş ve sabırlı bir eğitim ve oyuncakların neden ortada değil de oyuncak kutusunda olması gerektiğine dair zaman yayılmış bir konuşma çok daha fazla işe yarayacaktır.
Çocuğunuzun istediği ve yetenekli olduğu alanlara yönlendirmek de siz ebeveynlerin görevidir. Çünkü onların hayat karşısındaki bilgi ve tecrübesi bir şeylere yönelmesi açısından yetersizdir. Örneğin 3 yaşındaki çocuğunuz etrafındaki müzik vb etmenlere karşı duyarlı ise bu durum karşısında bir uzman eğitmen görüşü alıp çocuğunuza temel ritim eğitimi aldırabilirsiniz. Bu eğitim sonucu çocuğunuzun müziğe yatkın olup olmadığı, müziğin tekniğini doğal olarak kavrayıp kavramadığını görmek mümkün olabilir. Bu tarz eğitimler “Orff” olarak adlandırılıyor ve küçük yaşlardaki çocuklar için ilk müzik eğitimi adımı olarak biliniyor.
Peki diyelim ki çocuğunuz bir sanat veya bilim branşı karşısında yetenek gösterdi. Sırada ne var?
Tabii ki de çocuğun arkasında durup teşvik etmeli ve arzu ettiği bir hayatı elde etmesi konusunda maddi manevi desteklemelisiniz. Sizden gördüğü destekle çocuğunuzun daha başarılı olmasına yardımcı olursunuz. Çocuklar, eğitim süreçlerinde ebeveynlerinden aldığı güven ve destek duygusu ile, daha özgüvenli bir hale gelirler.
İyi bir ebeveyn olmak için en önemli adımlardan biri de eşinizle veya herhangi biriyle yaşadığınız anlaşmazlıkları ya da kavgaları çocukların gözü önünde yaşamamaktır.
Çocukların aile içi sözlü veya fiziksel şiddete tanıklık etmeleri, kaygılı bir ruh haline bürünmelerine yol açar. En önemlisi ise ilişki konusunda yanlış kodlamalar yapabilir ve sevgi duygusunu yanlış öğrenebilirler. Böyle bir durumun yaşanması ise, çocuğunuzun karşı cins ile ilişki yaşamaya başladığı dönemlerde fiziksel veya sözlü şiddet karşısında savunmasız bir birey olmasına neden olabilir.
Çocuğun aile bireylerinin tartışma durumları konusunda kaygılı bir ruh halinde olması bir çok stres kaynaklı vücut reaksiyonuna neden olabilir. Stres ve kaygı küçümsenmeyecek problemlerdir ve onların küçücük bedenlerinde ne kadar yıkıcı olabileceklerini düşünün…
Aile bağlarının kuvvetlenmesi için çocuklarla olan iletişiminizi genellikle yüz yüze kurmaya çalışmalısınız. Programınız dolu olsa bile gün içinde mutlaka çocuğunuzla iletişim kurup, az da olsa vakit geçirmelisiniz. Önemli olan ne kadar çok vakit geçirdiğiniz değil, o vakti ne kadar kaliteli geçirdiğinizdir.
Diğer işlerinizi çocuklarınızdan üstün tutmamalısınız. Çünkü çocuklar sürekli bu duyguyla karşılaştıklarında kendilerini değersiz hissetmeye ve dolayısı ile de yetişkinlik dönemlerinde de bu duyguyu devam ettirmeye meyillidir. Sürekli olarak “Dur şimdi işim var!, “Bu iş şu an çok önemli, mutlaka yapmam lazım!”, “Bu müşteri çok önemli!” gibi söylemler duyan bir çocuğun niçin zamanla değersiz ve sevilmediğini hissedeceğini anlamak zor değil.
Çocukların sizin ilginizi ve sevginizi hissetmeye ihtiyacı vardır. Çocuklarınızı şartsız sevmelisiniz. İstediğiniz insana büründüğü takdirde seveceğinizi düşünmemelilerdir. Diğer bir açıklamayla, “şunu şunu yaptığında karşılık olarak seveceğinizi” düşünmemelilerdir.
Koşulsuz şartsız ve her durumda sevebileceğinizi çocuklarınıza hissettirmelisiniz.
Çocuklarınızla fiziksel temas kurmak da en az sevdiğinizi hissettirmek kadar önemli ve kıymetlidir. Çocuklarınıza sarılmak, öpmek veya saçlarını okşamak gibi ufak hareketlerle çocuğunuzun gün sonunda mutlu ve huzurlu bir uyku uyumasını sağlayabilirsiniz.
Günün sonunda ebeveynler olarak en önemli amacımız, çocuklarımızın güvenle büyüyebilecekleri, kendine güvenen, bağımsız ve etrafını önemsemeyen ve etrafındaki insanlardan da saygı gören yetişkinlere dönüşebilecekleri büyüme ortamını yaratmaktır.