Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde develer tellal iken pireler berber iken uzak mı uzak köylerin birinde yıkık dökük bir gecekonduda karı koca ve onların beş çocuğu yaşarmış. Bu çocuklardan üçü kız ikisi de erkekmiş. İçlerinde bir tanesi varmış ki, diğerlerinden farklı oluşu yüzünden okunuyormuş. Babası da o çocuğunu diğerlerinden ayrı tutar bu farklılığın sebebini anlamaya çalışırmış ama bir türlü bulamazmış.
Mektebe bile diğerlerinden önce yazdırmış babası bu çocuğu. İlim sahibi, mertebesi yüksek olsun istermiş. Farklılığın sebebini de buna bağlamaya başlamış. Ama ne yapsa ne etse de tam olarak oraya alıştıramamış oğlunu. Gel zaman git zaman oğlunun sürekli kuşların, köpeklerin, sincapların peşinde dolandığını fark eden babası bu duruma iyice sinirlenerek oğlunu yanına çağırmış. Ona:
- “Oğlum sen yüksek yerlere gel diye kardeşlerinden önce seni yazdırdım mektebe. Sen okula gitmek, derslerine çalışmak yerine hayvanların peşinde dolanıyorsun. Neden böyle yapıyorsun ey oğul?” diyerek dert yanmış. Oğlu da henüz bir şeylerin farkında değilmiş. Şaşkın gözlerle babasına bakarak:
- “Onlarla ilgilenmek hoşuma gidiyor babacığım. Beni değil kardeşlerimi gönder mektebe lütfen. Ben orada değil hayvanların yanında mutluyum.” demiş. Babası bu duruma oldukça kızmış ve oğluna dışarı çıkmasını söylemiş. Çocuk dışarı çıkınca koşa koşa yolda gördüğü kedinin yanına gidip yere oturmuş ve kediye bir şeyler söylemeye başlamış. Ona karşılık veren bir ses gelmiş. Çocuk etrafına bakmış ama kimseyi görememiş. Tekrar kediye bir şey söylemiş ve yeniden cevap almış. Korkuyla olduğu yere sinivermiş.
Neler olduğunu anlamaya çalışıyormuş. Kedi cevap verenin kendisi olduğunu söylemiş ona. Çocuk oradan uzaklaşıp eve gelmiş tekrardan. O akşam bir tuhaflık olduğunu herkes hissetmiş. Çocuk suspus oturuyormuş öylece. Ertesi gün pencere pervazına bir kuşun konduğunu görmüş. Cesaretini toplayarak camı açmış ve onunla konuşmaya başlamış. O günden sonra bu onun için bir sır olmuş ve kimseye söylememiş. Hayvanlara olan ilgisini gördükten sonra babası da ona karışmamış ve istediklerini yapmasına izin vermiş.
Gel zaman git zaman bizim bu kuşlarla konuşan çocuk büyümüş ve evlilik çağına gelmiş. O zamana kadar hep hayvancılık yaparak geçimini sağlamış, para biriktirmiş. Genç bir çiftçi olmuş. Ailesinin uygun gördüğü bir kızla hayatını birleştirmiş, bir yuva kurmuş ve iki tane çocukları olmuş. Bu süre içerisinde hem hayvanlarla konuşabildiği için hem de çiftçilik yaptığı için bir öküz ve bir eşek almış. Gezintiye çıkarken, iş yaparken, uzak bir yere giderken hep öküz ile gidiyormuş. Eşek ise onunla sadece kısa süreli işlerde birlikteymiş. Bu durumdan hep şikayetçiymiş öküz. Her ne kadar ağır işler yapsa da sahibi yine de en çok onu çalıştırıyor, eşeğe hiç karışmıyormuş. Bir gün eşek öküzün kaldığı ahıra gelmiş ve aralarında konuşmaya başlamışlar. Öküz şikayetçi olduğu konulardan yakınmaya başlamış eşeğe:
- “Ben hep en ağır işlerde onunla birlikteyim. Uzağa onunla beraber gidiyorum. Topladıklarını ben taşıyorum. Heybem hep dolu dolaşıyorum. Bir gün bile öf demiyorum ona. Ama sen öyle misin? Her zaman yan gelip yatıyorsun. Uzaklara gitmiyorsun. Yakına bile gittiğinde erkenden geri dönüyorsun. Bir iş yaparken bir şey taşımıyorsun. Ne oluyorsa bana oluyor.”
Tabi eşek ve öküz sahiplerinin hayvanlarla konuşabildiğini bilmiyorlarmış. Çiftçi henüz onlarla hiçbir iletişime geçmemiş. Bu kadar yakınmadan sonra eşek öküze:
- “Sen hiçbir zaman hastaymış gibi davranmıyorsun. Hep dinç bir şekilde çalışıyorsun. Bak bana samanları bile azar azar yiyorum. Yavaş hareket ediyorum. Beni çalıştırırken sıkılıyor, ama seninle çalışırken daha çok çalışmak istiyor. Ben senin gibi çalışkan davranmıyorum. Bu yüzden beni değil, hep seni çalıştırıyor.” demiş. Eşeği kendi ahırına götürmek için gelen çiftçi duydukları karşısında şaşırmış bir şekilde olduğu yerde kalakalmış. Ve dinlemeye devam etmiş. Öküz konuşmaya başlamış:
- “Demek öyle. Bundan sonra bende öyle yapacağım bakalım işe yarayacak mı?” demiş. Ertesi gün öküz eşeğin dediklerini birebir uygulamış. Hastaymış gibi davranmış, yemini bile azar azar yemiş. Bunu gören çiftçi eşeği alıp bütün gün çalıştırmış. Eşeği çok yormuş. Eşek ahıra bitkin bir şekilde gelmiş. Öküz çok mutlu olmuş ve eşeğe bir sürü teşekkür etmiş. Ertesi gün tekrar eşeği götürmüş. Eşek o kadar bitkin bir şekilde gelmiş ki, öküz yine çok mutlu olmuş, çünkü hep dinlenmiş ahırda. Eşek ne yapsam ne etsem diye düşünürken birdenbire öküze laf atmaya başlamış:
- “Eğer biraz daha çalışmazsan seni yakında başkasına satacaklarını söylediler.” Bunu duyan öküz korkmuş ve yarın onu götürmeleri için önündeki samanların hepsini yemiş ve hareketli bir şekilde ortalıkta gezmeye başlamış. Çiftçi her şeyi duymuş yine. Ertesi gün ahıra karısı ile birlikte inmişler. Öküz hemen ayaklanmış ve çiftçinin yanına gelmiş. Bunu gören çiftçi kaşlarını çatarak arkasını dönmüş. Eşi neler olduğunu sorunca cevap vermemiş. Eşi daha çok meraklanmış ve ısrar etmeye başlamış. Zamanı gelince söyleyeceğini söyleyerek konuyu kapatmış. Bu zamana kadar hiç kimseye açıklamadığı bu sırrını karısına açıklayacak olmaktan çok çekiniyormuş. Nasıl bir tepki vereceğini bilmiyormuş çünkü.
Karısı heyecanla eşinin eve gelmesini beklemiş. Çiftçi eve gelince karısı hemen yanına koşmuş. Odalarına geçip oturmuşlar. Çiftçi derin bir nefes alarak karısına her şeyi anlatmış. Çocukluğundan beri hayvanları duyabildiğini, onlarla konuşabildiğini, eşek ve öküz arasında geçenleri… Her şeyi teker teker anlatmış. Şaşkınlıkla çiftçiyi dinleyen eşi konuşmanın sonunda gayet güzel şeyler söylemiş. Eşinin bu özelliğine çok mutlu olmuş. Sonuçta bu özellik herkese verilmemiş. Kocası özelmiş. Ve onun asıl hoşuna giden de buymuş. Bundan sonra ne zaman hayvanlarla konuşacak olsa karısına da ne konuştuklarını anlatıyormuş. Ve karısı duymasa bile öğrendikten sonra gülmeye başlıyormuş. Bu şekilde hayatlarına devam etmişler. Ömürlerinin sonuna kadar mutlu mesut yaşamışlar.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir içeriğe yönelik izin alınması zorunludur. İzinsiz kopyalamanın tespiti durumunda uyarı verilmeksizin hukuki yollara başvurulacaktır.