Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal pireler berber ikenuzak diyarlarda küçücük bir kız çocuğu yaşarmış...
Bu diyarlar güneş ışınlarına öylesine yakınmış ki,diyarın bütün insanları güneş ışığına doymuş serviler gibiymiş. Herkesin boyu up uzunmuş, herkes sanki ellerini uzatsa güneşe değecek gibiymiş. Bir tek küçük kızın elleri güneşe değemezmiş. Bu yüzden ona diyar halkı Güneşe Değemeyen Kız dermiş. Bu kız çocuğu doğduğunda bir parmak kadarmış, o günlerde annesi ne olacak bizim bebeğin hali diye yana yakıla hâl çare ararmış. Kapı kapı şifacıları dolanırmış,çeşitli otlar toplayıp küçük kıza içirir, gece gündüz dua edermiş, Diyar halkı başlarda bu durumu görmezden gelmiş. Elbet büyüyecek o da bizim gibi güneşe değecek derlemiş. Ancak gel zaman git zaman, Güneşe Değemeyen Kız sadece ufak bir gül dalı kadar büyüyebilmiş. Artık onun güneşe değemeyeceğini bütün diyar halkı kabullenmiş. Güneşe Değemeyen Kız diyarda herkesin aynı olamayacağının kanıtı gibiymiş. Bu yüzden ismi Güneşe Değemeyen kız olarak kalıvermiş. Küçük kızın kimseye bir yaramazlığı dokunmazmış, onu her zaman aralarında fak edemeseler de severlermiş.
Güneşe Değemeyen Kız diyarın büyük çarşısını çok severmiş. O çarşıda binbir türlü insan binbir türlü dükkan varmış. Bu dükkanlardan güzel kokular yayılırmış. Dükkanlardaki billur camlar insanların içini neşe ile dolup taşmasını sağlarmış. Başlangıçta küçük kızın ailesi oraya gitmesine izin vermese de Güneşe Değemeyen Kız oraya gitmek için türlü türlü bahaneler üretirmiş. Annesi Güneşe Değemeyen Kız’ın bir gün fark edilemeyip ezileceğinden endişelenirmiş. Güneşe Değemeyen Kız ise “Merak etme anneciğim ben bir hal çaresini buldum” dermiş...
Güzel kokuların koktuğu, renkli kumaşların satıldığı büyük çarşıda gezerken, Güneşe Değemeyen Kız ben buradayım ben buradayım diyerek dolaşırmış.Kimse onun güzel yüzüne bakmasa bile onu ezmezmiş. Günlerden bir gün Güneşe Değemeyen Kız yine o çok sevdiği büyük çarşıya gitmiş. Koca çarşıyı baştan sonuna kadar dolaşmış. Bir süre sonra küçük kızın adımları yorulmuş, dinlenmek istemiş. Hemen önündeki küçük süs havuzun kenarına ben burayım, ben buradayım diyerek oturmuş. Havuzun kenarında oturan heybetli adam Güneşe Değemeyen Kıza gülümseyerek ben de buradayım demiş. Küçük kız “Sizin ben buradayım demenize gerek yok ki siz zaten kocamansınız” demiş. Heybetli adam tekrar gülümsemiş, etrafına baksana demiş, herkes benim gibi. Küçük kız “İyi ya işte kimse size ezemez” diye cevap vermiş. Heybetli adam “Beni ezmelerinden değil görememelerinden korkuyorum” diyerek cevaplamış kızı. Küçük kızın kafası karışmış, bunun nasıl mümkün olabileceğini anlayamamış, insanlar beni küçük olduğum için göremiyorlar ama birbirlerini de mi göremiyorlar diye düşünmüş. Bu sırada heybetli adam tekrar lafa girmiş, “Yoksa sen güneşe değebilen insanların birbirlerini fark ettiklerini, birbirlerinin gözlerine baktıklarını mı sanıyordun” diye soruvermiş. Küçük kız onaylarcasına başını sallamış. “Ama kimse yürürken benim gibi “Ben buradayım,ben buradayım” diyerek yürümüyor demiş. Heybetli adam oturduğu yerde diklenmiş, “İnsanlar ben buradayım demenin farklı yollarını bulurlar” demiş, küçük kıza senin başka bir yolun yok mu diye sormuş. Küçük kız “Ben sadece ben buradayım demeyi biliyorum” demiş.
Küçük kız bu arada adamın fark edilme yöntemini merak etmiş, “Siz nasıl ben buradayım diyorsunuz” diye sormuş. Adam hemen yanındaki heybesinin ağzını açmış içine uzanıp abanoz ağacından yapılma çubuğa benzer bir şey çıkarmış. Bu ağaç parçasında delikler varmış. Kız böyle bir şeyi daha önce hiç görmemiş. Heybetli adam kızın bakışlarından bunu daha önce görmediğini sezinlemiş. Bu bir flüt demiş, bu diyarda olmasa da başka diyarlarda insanlar flütün sesini çok severler demiş. Küçük kız bu tahta parçasını nasıl ses çıkarabildiğini merak etmiş. Bu flüt sizin yerinize ben buradayım mı diyor demiş. Heybetli adam, tam olarak öyle demese de insanların benim burada olduğumu öğrenmelerini sağlıyor demiş. Onu nefesimle çalıyorum ve insanlara ben buradayım dememe gerek kalmıyor diyerek eklemiş. Heybetli adam delikli ağaç parçasını ağzına götürmüş. Ona üflemiş, parmaklarını bazı deliklerin üstüne getirmiş. Bir anda diyarı küçük kızın daha önce duymadığı melodiler kaplamış. Diyarın insanları adımlarını yavaşlatmış,bakışlarını heybetli adama döndürmüş.
Yüzlerine bir gülümseme yayılmış. Küçük kız ilk kez ben buradayım demeden de fark edilebileceğini insanların yüzlerindeki gülümseye sebep olabileceğini anlamış. Kalbi küt küt atmış, bütün insanlar etraflarını sarmışken, başını göğe kaldırmış. Güneşe bakmış, güneşe peki benim sihirli yöntemim ne diye sormuş. Güneş ona dinle diye fısıldamış. Kız tekrardan melodiye odaklanmış. Melodinin kalbine girdiğini kalbinden boğazına doğru yürüdüğünü ve dudaklarını aralattığını hissetmiş. Kız nereden geldiğini bile bilmediği sözlerle melodiye eşlik etmeye başlamış.Kendi sesini hiç böylesine duymadığını hatta dinlemediğini fark etmiş. Diyarın insanları kızın büyüleyici sesinden ne adımlarını ne gözlerini ne de kalplerini alabilmiş. O şarkıdan sonra Güneşe Değemeyen Kız’ın adı Güneşin Sesi Olan Kız olmuş. Güneşin Sesi Olan Kız kendi sihrini keşfetmiş, diyar diyar dolaşmış, ben buradayım demek için güneşe değmenin yetmeyeceğini güneşe değmenin değil de onu hissetmenin önemini bütün dünyaya anlatmış.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir içeriğe yönelik izin alınması zorunludur. İzinsiz kopyalamanın tespiti durumunda uyarı verilmeksizin hukuki yollara başvurulacaktır.