Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken, diyarın birinde büyük ve güzel bir saray varmış. Sarayın Kral ve Kraliçesinin güzeller güzeli bir kızı varmış. Kızın adı ise Yıldız Prensesmiş. Yıldız Prenses, kızıl saçları, orman yeşili gözleri ve kiraz renkli dudakları ile bütün herkesin dikkatini üzerine toplarmış. O kadar güzelmiş ki, ona bakan insanlar bir yıldızın parlaklığına bakar gibi hissedermiş. Bu yüzden ailesi ona bu ismi vermiş. Yıldız Prenses, halkına yaptığı iyilikler sayesinde sadece dış güzelliği ile değil iç güzelliği ile de bilinirmiş.
Yıldız Prensesin bir de beyaz renkli İnci isimli bir atı varmış. İnci, çok hırçın bir atmış ve sadece prensesi severmiş çünkü Yıldız Prenses onu ölmek üzereyken bulup kurtarmış. Günlerden bir gün, prenses en yakın arkadaşı olan atını ziyaret etmeye gitmiş. Bir de bakmış ki atın kaldığı yerin kapısı açık, ahır bomboş. Prenses korkmuş bir şekilde hemen atını aramaya başlamış. Biraz uzaklaştıktan sonra görmüş ki atı İnci, ormana doğru koşuyormuş. Atın eğitmeni olayı fark etmiş fakat ne yazık ki İnciyi yakalamaya çalışırken onu daha da çok kaçırmış. Prenses kendisinden kaçmayacağını düşünerek ona yetişmek üzere ormana koşmuş ve at durmuş. Atın bir derdi varmış fakat prenses bir türlü anlayamamış. Anlamak istediği için İnci’nin üzerine binmiş ve onu istediği yere götürmesi için serbest bırakmış.
İnci, prenses üstüne biner binmez doludizgin koşmaya başlamış. Yıldız Prenses, ormanın derinliklerine gittiği için çok korkmuş. İnci en sonunda bir mağaranın girişinde durmuş. Prenses korkarak atından inmiş. Durdukları yerde yaşlı bir kadına rastlamışlar. Yaşlı kadın, prensese “Mağaraya gir. Orada senin yardımına ihtiyacı olan biri var.” demiş. İnci, her ne kadar prensesin mağaraya girmesini istemese de prenses yardım etmek amacıyla mağaraya girmiş. Mağarada korkunç yılanlar, fareler ve böcekler varmış. Prenses çok korkmuş ama yine de mağaranın derinliklerine gitmeye devam etmiş. En sonunda bir ayıya rastlamış. Ayıdan korkan prenses, hızlıca koşmuş ve mağaradan çıkmaya çalışmış. Ayı birden dile gelmiş. “Yaşlı kadının sözlerini sakın dinleme. O bir cadı ve seni öldürerek senin gençliğine sahip olmak istiyor. Eğer ben gelmeseydim, mağaranın diğer yanında seni daha korkunç şeyler bekliyor olacaktı.” demiş. Ayının korkunç görüntüsünün ardında meğer güzel bir kalp varmış. Prenses çekinerek ayıya teşekkür etmiş. Ayı, mağarasının içinde sıcak bir yeri prensese vermiş çünkü gece vakti prensesin saraya dönmesi çok tehlikeliymiş ve cadı onu dışarda öldürebilirmiş.
Prensesin atı İnci, koşarak saraya geri dönmüş. Bu sırada kraliçe ve kral kızlarını çok merak etmiş ve her yere haber salmış. İnci’nin geri döndüğünü gören kraliçe, şövalyeler ile birlikte İnci’nin nereye gittiğini anlamaya çalışmış. Sonunda mağarayı bulabilmişler. Yaşlı kadın, prensesin mağarada ölmesini ve onun gençliğini ele geçirmeyi bekliyormuş. Kraliçe yaşlı kadını görünce ona prensesi görüp görmediğini sormuş. Bu sırada Ayı, içeriden koşarak annenin yanına gelmiş. Fakat anne o kadar korkmuş ki, şövalyelerden biri ayıyı vurmuş. Ardından prenses görünmüş ve ağlayarak ayının yanına koşmuş. “Durun! O benim hayatımı kurtardı.
Yanlış kişiyi vurdunuz. Yakalamanız gereken kişi yaşlı kadın. O beni öldürmeye çalıştı.” Şövalyeler prensesi duyar duymaz yaşlı kadını yakalamış. Yakalanan yaşlı kadın, birden çok çirkin bir hale bürünmüş ve cadı yüzünü herkese göstererek oracıkta bayılmış. Ayı ise, saraya götürülmüş ve en iyi şifacılar tarafından iyileştirilmiş. O günden sonra Yıldız Prenses, ailesine haber vermeden hiçbir yere gitmemiş ve şövalyeler de dış görünüşün yanıltıcı bir şey olduğunu, önyargılı olmanın kötü sonuçlar doğurduğunu görmüşler.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir içeriğe yönelik izin alınması zorunludur. İzinsiz kopyalamanın tespiti durumunda uyarı verilmeksizin hukuki yollara başvurulacaktır.