Unsur
Çocuklara umut ve sevgi aşılanır.
Yayınlanma Tarihi
3/9/2025
Yazar
Kocaman Bi' Hikayeci
Üyelere Özel İçerikler Yolda
Kocaman Bi' Site, yalnızca kullanıcılar için özel olarak sunulacak yayınlara başlıyor! Hemen kayıt ol ve şimdiden yerini kap. Beta süreci yalnızca ilk 500 kullanıcı ile yapılacaktır.
Topluluğun Bir Parçası Ol!
Bugün, güzel bir sabahın erken saatlerinde, ufak tefek neşelerle dolu bir kasabada, masmavi gökyüzü altındaki sıcak güneş ışıkları pırıl pırıl parıldıyordu. Antalya’nın küçük ve sevimli bir kasabasında, parklar, sokaklar ve sevimli evler bir bütün olarak, yaşamın en içten anlarını barındırıyordu. Bu kasabada yaşayan herkes, basit ama değerli hayatın anlamını, birbirlerine olan sevgi ve saygıyı, küçük anlarda saklı mutluluğu paylaşıyordu. Parkın yumuşacık çimenleri, yan yana dizilmiş çiçek yatakları ve ağaçların gölgesi altında oynayan minik çocuklar, adeta doğal bir tabloyu andırıyordu. Kasabanın sokaklarında gezen, güleryüzlü komşular düşündürücü bir sıcaklıkla birbirlerine selam verirken, hikayemizin küçük kahramanı Mert, evinin bahçesinde oyunlarını planlıyordu. Mert henüz üç yaşındaydı; neşesi, saflığı ve etrafındaki her şeye duyduğu merak, onun kalbinde sevgi tohumlarını yeşertiyordu. Her sabah annesi tarafından pencereden gelen sıcak gülümseme ve sevgi dolu sözler, Mert’in dünyasını aydınlatır, onu yeni hayallerle buluştururdu. Parka gitmek üzere hazırlanırken, Mert annesinin elini tutar, adımlarını titizlikle atarken, etrafında dönen kuşların cıvıltılarıyla birlikte yumuşacık bir senfoni oluşurdu. Bu kasabanın sokakları, sessiz ve sakin bir yaşamın öyküsünü fısıldar; her köşe başında, küçük bir iyilik, bir gülümseme saklıydı. Bugün, Mert için öyle sıradan bir gün değildi; yeni maceraların, dostlukların ve birlikteliğin hikayesi, onun küçük yüreğinde filizlenmeye başlamıştı.
Mert’in pencereden dışarı baktığı o an, uzaklarda, parkın girişinde büyük bir ceviz ağacı ve çevresindeki rengarenk çiçekler hemen farkına çarpmıştı. Evin yakınındaki bu doğal alan, sadece bir park değil; aynı zamanda komşuların, ailelerin ve çocukların buluşma noktasıydı. Rüzgarın nazlı esintisiyle yaprakların hafifçe dans edişi, Mert’in içindeki heyecanı daha da artırıyordu. Bu küçük kasabada her şey özenle planlanmış gibiydi; ister oyun isterse yürüyüş, hepsi sevecen bir düzen içinde akıyordu. Mert’in annesi, pencereden ona gülümseyerek bakarken, o da büyük bir istekle dışarı çıkmak için hazırlanıyordu. Sabahın bu erken saatlerinde, çimenlere serpiştirilmiş sabah çiği, her şeyi pırıl pırıl gösteriyor; kasabanın sokaklarında yürüyen yaşlı teyzenin ve güler yüzlü komşuların varlığı, günün ne kadar değerli olduğunun mesajını veriyordu.
Kasabanın her biri kendine özgü hikayeler barındıran evleri arasında, Mert’in yeri de özel bir yer tutuyordu. Evlerinin penceresinden dışarı bakarken, annesi ona sakin ve umut dolu sözler fısıldamış, “Günaydın canım, bugün harika bir gün olacak. Her adımında sevgi ve neşeyi unutma” demişti. Mert, bu sözlerin sıcaklığıyla doluyken, adımını atarken etrafında olan biteni dikkatle izliyordu. Küçük adımlarla yürüyen Mert, parkın yolunu tutar tutmaz, çimenlerin üzerinde koşan kelebeklere, uçuşan tüyleriyle dans eden yapraklara hayranlıkla bakıyordu. Kasabanın minik sokak köşelerinde, yaşlı komşular birbirlerine selam verirken, Mert de onların sıcak gülümsemeleri arasında kendi küçük dünyasını keşfediyordu. Bu sabah, parkın girişinde onunla tanışacak olan komşusu Ayşe teyze, elindeki taze pişmiş kurabiyelerle Mert’e doğru adım atıyordu; her adım, öğrenmeye, iyiliğe ve pozitif değişime dair umutları içermekteydi.
Parka girerken etrafını saran doğal güzellik, Mert’in gözünde bir masal diyarı gibi beliriverdi. Yumuşacık çimenlerin üzerinde oynayan diğer çocuklar, sessizce birbirleriyle konuşur, gülüşmelerle parkın atmosferine renk katarlardı. Her biri, kendi küçük dünyasında büyük hayaller kurar, küçük kalpleri ile sevgi dolu anıların izlerini taşırdı. Mert, o anın değeriyle, etrafındaki her varlığın kendine has güzelliğini hissediyordu. İlk adımlarını parkın devasa ceviz ağacına doğru attığında, dalların arasından süzülen ışık huzmeleri, onun küçük yüreğinde umut dolu hisleri uyandırmıştı. Evde duyduğu masum sevinç, dışarıdaki gerçek yaşamla buluşuyor, her anınızın kıymetini bilmenin, paylaşmanın ve destek olmanın ne kadar değerli olduğunu hatırlatıyordu.
Kasabanın bu güzel sabahında, Mert’in hayatında atacağı her adım, minik ama anlamlı bir kahramanlık öyküsünün ilk satırını oluşturuyordu. Doğa, komşuluk ve aile sevgisiyle örülü bu hikayede, çocuklara iyilik, şükür ve dayanışma duygularını aşılamanın ne kadar önemli olduğu, her küçük anında kendini gösteriyordu. Mert, birlikte oynadığı arkadaşlarıyla, parkın sakin mekanlarında umut ve hayaller kurarken, onun sevimli yüzündeki gülümseme, etrafa sıcaklık saçıyordu. İşte bu an, gerçek yaşamın içinde saklı masumiyeti, her anın kıymetini bilmenin, küçük çabalarla büyük mutluluklara ulaşmanın öyküsüydü. Böylece, o sabah, gerçek yaşamın sıcak, samimi dokusuyla bezenmiş bir macera, küçük yüreğinize dokunacak ve geleceğe umutla bakmanın önemini anlatacaktı. Ve sabahın ilk ışıkları altında, her adımında sevgi, umut ve minnettarlık barındıran bu hikaye, kalbinin derinliklerine işlenmişti.
Yapay zeka destekli hikaye oluşturucumuzu denedin mi?
Hemen Test Et![]()
Mert parkın derinliklerine doğru ilerlerken, etrafındaki dost canlısı insanlar ve güleryüzlü komşular onun yolunu aydınlatıyordu. Parkın kuytu köşelerinde, yaşlı bir amca, bankta oturmuş, güneşin izinde sessizce geçmiş günleri yad ediyordu. Amcanın yanında oturan küçük bir kız, çimenlerin üzerinde uçuşan kelebekleri izlerken, zamanın yavaş yavaş akıp gittiğini hissettiriyordu. Parkın ortasında yer alan geniş çimenli alan, çocuklar için adeta bir oyun bahçesi olmuştu. Mert, annesinden öğrendiği nazik sözleri yüreğinde taşıyarak, yanındaki arkadaşlarıyla birlikte yeni oyunlar icat etti. Kimi zaman top oynarken, kimi zaman saklambaç oynayarak gülüşmeler eşliğinde koşup oynuyor, birbirlerine yardım etmenin değerini keşfediyordu. Bu sırada, kasabanın sevgili öğretmeni Ayşe Hanım da parkta yürüyüş yapıyordu. Ayşe Hanım, çocukların enerjisiyle dolup taşan bu mekanda, her bir küçük yüreğin doğruyu ve iyiliği bulmasına destek oluyordu. O, çocuklara sakin bir ses tonu ve içten bir samimiyetle, 'Birbirimize yardım edersek, her zorluğu aşarız' diyordu. Parkın her köşesinde, insanların birbirlerine olan bağlılığı, küçük adımların bile büyük sevgiyle birleştiğini gösteriyordu.
Ayşe Hanım, Mert’i fark ettiğinde, onun gözlerindeki masum güvenle karşılaştı. Mert, utangaç ama merak dolu bakışlarıyla etrafı inceliyordu. Ayşe Hanım, sıcak bir gülümsemeyle yanına yaklaştı; 'Merhaba küçük prens, bugün neler yapmayı planlıyorsun?' diye sordu. Mert, minik sesiyle 'Oyun oynamak istiyorum, hep beraber oynayalım!' dedi. O an, parkın sakin atmosferi daha da anlam kazandı; çünkü her çocuk, kalbinde taşıdığı sevgiyle, birbirine destek olmanın ne kadar güzel olduğunu fark etmişti. Ayşe Hanım, çocuklara hem oyunların neşesini hem de işbirliğinin değerini anlatarak, birlikte oynamanın ve paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu hatırlattı. Her oyun, bir arada hareket etmek, sırayla topu paylaşmak, gülüşmelerle dolu anların bir yansımasıydı. Bu sırada, parkın bir köşesinde, yaşlı bir teyze, rengarenk çiçeklerle süslenmiş çiçek sepetiyle yürüyordu. Teyze, sabahın tazeliğini ve doğanın sunduğu güzellikleri her adımda hissediyor, yoluna çıkan her küçük çocuğa selam veriyordu. Mert, teyzenin yanından geçerken, 'Günaydın teyze!' diyerek içten bir selam verdi. Teyze, nazik bir sesle, 'Günaydın yavrum, sevgi dolu bir gün geçir!' diye cevap verdi. Bu basit selamlaşma, kasabanın ve parkın sıcak ruhunu, insanların birbirine duyduğu sevgiyi yansıtan bir anı oluşturdu.
Mert ve arkadaşları, küçük oyun alanında toplandıktan sonra, parkın kenarındaki minik bir havuzun yanına yöneldi. Havuz, minik çocukların suyla oynamaları, serinlemeleri için hazırlanmıştı. Su damlaları, güneş ışığında parıldarken, çocukların gülüşmeleriyle birleşiyor, adeta neşenin en saf hâline dönüşüyordu. Mert, suyun serinliğini hissettikçe, içindeki heyecan daha da artıyordu. Ancak o gün, parkta sadece oyun değil, dostluk ve dayanışma hikayeleri de yazılıyordu. Birden, havuzun kenarında, suya düşen küçük bir oyuncak köpük belirdi. Mert, bu küçük duruma odaklanarak, arkadaşlarıyla birlikte oyuncağı suyun içinde kurtarmak için plan yaptı. Her biri, yardım etmenin ne kadar güzel bir duygu olduğunu deneyimlerken, küçük kalplerinde büyük bir sevgi seli oluşuyordu. İşte o an, gerçek yaşamın içinde minik ama anlamlı adımların izleri, birlikte hareket ederek zorlukların üstesinden gelmenin önemini anlatıyordu. Mert ve arkadaşları, çocukça gözüyle bakarak, her bir anı paylaşmanın, birbirine destek olmanın, sevgiyle birlikte yaşamın vazgeçilmez parçası olduğunu anlıyorlardı.
Gün ilerledikçe, parkın her köşesinde, farklı hikayelerin, ufak tefek iyiliklerin yankısı duyuluyordu. Mert, arkadaşlarıyla birlikte oynadığı her oyunda, sevgi, kararlılık ve minnettarlık duygularını öğreniyordu. Parkın sessiz, huzurlu ortamı, her biri için bir öğretmendi; doğanın sunduğu güzellik, insanların birbirine olan saygısı ve yardımlaşması, küçük kalplerine umut ve sevgi aşılıyordu. Mert, o gün parkta sadece oyun oynamamış, aynı zamanda kalbinin derinliklerine işleyen yeni değerler keşfetmişti. Bu anların her biri, onun gelecekteki adımlarında da yol gösterici olacaktır. Her ne kadar küçük olsa da, Mert ve arkadaşlarının bu deneyimleri, gerçek hayatın içindeki büyük dersleri barındırıyordu; cesaret, iyilik, şükür ve dayanışma ruhu, o küçük adımlarla dünyayı daha güzel bir yer haline getiriyordu.
![]()
Günün ilerleyen saatlerinde, Mert ve arkadaşları, parkın farklı köşelerini keşfetmeye devam ettiler. Bir süre sonra, parkın kenarında yer alan minik bir bahçe dikkatlerini çekti. Bu bahçede, rengarenk çiçekler, düzgün dizilmiş sebze yatakları ve küçük taş yollar bulunuyordu. Bahçe, kasaba halkının bir araya gelip çalıştığı ve emeğin, sabrın ne kadar önemli olduğunu gösteren, gerçek yaşamın izlerini taşıyan özel bir mekandı. Mert, bahçeye yaklaştıkça, orada çalışan yaşlı bahçıvan Hakkı Amca’nın güler yüzünü gördü. Hakkı Amca, her gün özenle çiçekleri sulayıp, sebzeleri takip eden, doğaya karşı büyük sevgi besleyen bir insandı. Onun sayesinde, küçük çiçekler bile ne kadar hassas ve değerli olduğunu öğrenen Mert, hemen Hakkı Amca’ya yanına giderek, 'Hakkı Amca, bana da yardım eder misiniz?' diye sordu. Amca, kollarını açarak, 'Elbette evlat, hep birlikte çalışırsak, doğa da bize gülümser' diyerek cevap verdi. Mert, Hakkı Amca’nın yanında toprakla oynayarak, çiçekleri nasıl sevgiyle sulayacağını, küçük bitkilerin nasıl büyüdüğünü öğreniyordu. Bu sürede, diğer çocuklar da bahçede Hakkı Amca’nın yanına gelerek, birlikte çalışmanın, paylaşmanın ve birbirine destek olmanın önemini kavradılar. Her biri, yerin, suyun ve havanın, yaşamın temel kaynakları olduğunu öğrendi. Bahçede geçirilen zaman, küçük dostların aklında derin izler bırakırken, onlar için sabır, emek ve şükürün nafile olmadığını kanıtlar nitelikteydi. Bahçedeki her çiçek, birer minik mucize gibi parıldıyor, kasabanın her köşesine sevgi ile dolu bir manzara sunuyordu.
Bahçede çalışmanın ardından, Mert ve arkadaşları, parkta düzenlenen küçük bir piknik etkinliğine katıldılar. Piknik alanı, geniş çimenlik bir alan üzerine kurulmuş, masaların etrafında renkli minderler serilmişti. Kasabanın diğer çocukları ve aileleri de bu sıcak atmosferin parçası olmak için bir araya gelmişti. Herkes getirdiği yiyecekleri paylaşırken, birlikte olmanın ve dayanışmanın ne kadar değerli olduğunu bir kez daha hatırlatıyordu. Mert, kendisine uzatılan taze sıkılmış meyve suyu ve ev yapımı bisküvilerin tadını çıkarırken, etrafındaki her çocuğun güleryüzü, küçük kalplerinde sevgi dolu hatıralar bırakıyordu. O gün, küçük ama samimi bir gelecek vizyonu inşa ediliyordu; çünkü her biri, birlikte hareket etmenin, paylaşmanın ve birbirini anlamanın ne kadar kıymetli olduğunu hissediyordu. Piknik sırasında, Ayşe Hanım da çocukların yanına gelerek, 'Her zaman hatırlayın, en önemli şey, birlikte olmaktır' diyordu. Bu sözler, çocukların zihinlerinde salınan izler gibi kalıcı bir etki bırakmış, küçük yüreklerde dayanışmanın sembolü haline geliyordu.
Yemek sonrası, güneş yavaşça gökyüzünü süslerken, Mert ve arkadaşları parkın hemen yakınındaki küçük bir göletin kenarına yöneldiler. Göletin berrak suları, etrafa yansıyan renklerle dolu bir ayna gibiydi. Suya yansıyan güneş ışıkları, her bir dalga ve su damlasında canlılık ve umut taşıyordu. Mert, suyun kenarında dikkatle otururken, kenardan geçen kuşların neşeli ötüşleri, minik kulaklarına tatlı bir melodi gibi ulaşmıştı. Bu basit an, doğanın tüm güzelliklerini ve yaşamın sadeliğini yansıtıyordu. Mert ve arkadaşları, göletin etrafında dolaşır, etrafta bulunan küçük su bitkilerini incelerken, doğanın sunduğu mucizelere hayran kalıyorlardı. Her bakış, her dokunuş, onların küçük zihinlerinde büyük bir öğrenme deneyimine dönüşüyordu. Gölet kenarında geçirilen bu anlar, birlikte geçirilen zamanın, dayanışmanın ve minnettarlığın, gerçek yaşamın temel taşları olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyordu. Mert, o an, sadece oyun oynamakla kalmıyor; aynı zamanda Hakkı Amca’dan, Ayşe Hanım’dan ve diğer sevdiklerinden edindiği ilhamı, her adımında, her nefesinde yaşıyordu. Bu sıcak atmosfer, küçük kahramanlarımızın gelecekte atacakları her adımın temelini oluşturuyor, onlara her zorluk karşısında birlikte yürümeleri gerektiğini öğretiyordu.
![]()
Öğleden sonra, Mert ve arkadaşları, parktaki çeşitli etkinliklerle dolu bir gün daha yaşamaya devam ettiler. Küçük atölyeler kurulan park alanında, çocuklar el becerilerini ve yaratıcılıklarını ortaya koyma fırsatı bulmuşlardı. Mert, parkın en sevimli köşelerinden birinde, renkli kağıtlar, pastel boyalar ve çeşitli doğal malzemelerle dolu bir masa etrafında toplandı. Burada, hem resim yaparak duygularını ifade ediyor, hem de yapılacak küçük el işi projeleriyle birlikte eğlenceli anlar yaşıyordu. Yanında oturan diğer çocuklar da, renk renk boyalarla, çiçeklerin ve doğanın güzelliklerini kâğıda aktarmaya çalışıyordu. Bu yaratıcı etkinlik, her bir çocuğun içinde saklı olan yeteneği ortaya çıkarmasın yanı sıra, sabır ve paylaşmanın ne kadar önemli olduğunu da vurguluyordu. Küçük eller, büyük hayallerle doluydu; her dokunuş, onların geleceğe dair umutlarını biraz daha aydınlatıyordu.
Atölyeden sonra çocuklar, parkın geniş bahçesi içine kurulmuş olan hikâye köşesine yöneldiler. Burada, Ayşe Hanım bir araya gelen çocuklara, nazik ve yumuşak bir sesle, gerçek hayatın içindeki küçük ama değerli anılardan bahsetmeye başladı. Onlara, komşularıyla olan dostlukları, bahçede Hakkı Amca ile geçirdikleri emek dolu anlar ve picnik sırasında yaşadıkları samimi paylaşımları anlatırken, her kelimede birlikte olmanın gücünü vurguluyordu. Hikâyeler, çocukların gözlerinde parlayan merakı daha da artırmış, onların gelecekte kararlı adımlarla ilerlemeleri için ilham kaynağı olmuştu. Ayşe Hanım’ın anlattığı hikâyeler, aslında sadece geçmişin anlatımı değil; aynı zamanda geleceğe dair umut ve güven mesajı taşıyordu. Çocuklara, küçük anların bir araya gelerek büyük mutlulukları oluşturduğunu, sevgi ve dayanışma ile her zorluğun aşılabileceğini öğütleyen bu hikâyeler, hafızalarına kazınan değerli derslerdi.
Hikâye seansı bittikten sonra, Mert ve arkadaşları, parkın kenarındaki minik oyun alanında son bir kez daha bir araya geldiler. Oyun alanında, yere çizilmiş basit çizgiler ve renkli halkalar, çocukların küçük adımlarını destekleyen güvenli bir zemin oluşturuyordu. Her biri, sırayla ip atlamayı, top sektirmeyi ve birlikte şarkılar söyleyerek neşeli vakit geçirmeyi deniyordu. Mert, bu sırada, etrafındaki arkadaşlarına yardım etmek için elinden geleni yapıyor, hatta bazen dengesini kaybeden bir arkadaşını nazikçe destekliyordu. Bu davranış, küçük yüreklerde sevgi ve yardımlaşmanın ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyordu. Gün batımına doğru, parkta oynayan her çocuk, birbirine sıkıca sarılarak vedalaşıyordu. O anlarda, gerçek yaşamın içindeki minnet ve sevgi duygusu, basit ama değerli bir gerçeğe dönüşüyor; herkes, birlikte olmanın ne kadar büyük bir güç olduğunu hatırlıyordu. Mert, o gün yaşadığı her deneyimin, küçük kalbinde yeni bir umudun, yeni bir kararlılığın tohumlarını ektiğini hissediyordu. Arkadaşlarının güleryüzünü, komşuların sıcak selamlarını ve Ayşe Hanım’ın yol gösterici sözlerini unutmamaya kararlıydı.
Parkın her köşesinde yankılanan bu güzel anılar, günün ilerleyen saatlerinde Mert’in zihninde derin izler bırakmıştı. Onun için her şey, birlikte başarmanın, paylaşmanın ve hayatın küçük güzelliklerine şükretmenin ne kadar önemli olduğunu anlatıyordu. Gerçek hayat, kasabanın sokaklarından, parkın kuytu köşelerinden ve bahçelerin rengarenk çiçeklerinden fırlayan dürüst ve samimi duygularla doluydu. Mert, o gün öğrendiği her şeyin, küçük yaşta kazandığı büyük değerler olduğunu anlıyor, gelecekte de aynı sevgi ve iyilikle ilerleyeceğine söz veriyordu. Bu anlamlı öğleden sonra, gerçek yaşamın içindeki her detayın, onlara ilham veren birer öğretmen olduğunun bir kanıtı gibiydi. Her gülümseme, her yardımsever el, Mert ve arkadaşları için küçük ama kalıcı bir umut ışığı olmuştu.
![]()
Günün son ışıkları, kasabanın üzerinde yavaş yavaş kaybolurken, Mert’in küçük yüreğinde o günün unutulmaz anıları ve değerli dersleri yer etmekteydi. Eve dönüş vakti geldiğinde, minik adımlarıyla evine giderken, o gün parkta, bahçede, atölyede yaşadığı tüm güzel anılar aklında canlanıyordu. Ailesiyle birlikte evin yolunu tutarken, annesi Mert’e sarılıp, ‘Her gün yeni bir macera, her an ise öğrenme fırsatı getirir’ diyordu. Mert ise annesinin bu sözlerini, gün boyunca öğrendiği sevgi, dayanışma, şükür ve kararlılık duygularıyla birlikte, yürekten benimsiyordu. O gün, kasabanın her köşesinde yankılanan gülüşmeler, paylaşımın ve yardımseverliğin sıcak yüzünü, Mert’in minik zihninde ölümsüzleştirmişti. Gün batarken, evlerinin penceresinden dışarıyı izlerken, Mert; parkın arkadaşları, Hakkı Amca’nın bahçesi ve Ayşe Hanım’ın sevgi dolu hikayeleriyle dolu bir günün ardından, kalbinde derin bir minnettarlık hissediyordu. Her bir anı, gerçek yaşamın içindeki basit ama büyük mutlulukların, sevginin ve dostluğun bir göstergesiydi. Bu hikaye, yalnızca bir günün macerası olmayıp, küçük yüreklerin nasıl büyük değerler benimsediğini ve geleceğe umutla baktığını anlatıyordu.
Eve vardığında, Mert annesine günün hikâyelerini anlatırken, basit cümlelerle ama içten duygularla dolu bir dil kullandı. O an, evin içi de parkın sıcaklığına, bahçenin tazeliğine ve birlikte geçirilen anların anlamına bürünmüştü. Mert, hayatın küçük anlarında bile ne kadar büyük sevgiler ve değerler olduğunu fark etmişti. O gün, yanında oynadığı arkadaşlarından, nazik müdahalelerden, doğanın sunduğu güzelliklerden ilham almış, kalbinde yeni daha büyük hayaller kurmuştu. Böylece, gerçek yaşamın samimi ve içten akışı, küçük bir kahramanın yüreğinde ölümsüzleşmiş, her daima hatırlanması gereken bir yaşam dersi olarak kalmıştı. Ve her gece, uykuya dalmadan önce, o günün anıları Mert’in kalbinde, geleceğe dair umut ve azim olarak yeniden canlanıyor; küçük yüreği, sevgi dolu anılarla, yeni günlere hazırlanıyordu.
Copyright Uyarısı
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir hikayeye yönelik izin alınması zorunludur.