Işığın ve Sevginin Büyülü Masalı

Dini Masallar

Yaş
3 Yaş Masalları
2 Yaş Masalları
1 Yaş Masalları
Okuma Süresi
20 dk
Kategori
Dini Masallar
Ders Verici Masallar
İyilik Masalları
Dayanışma Masalları
Adalet Masalları
Unsur
Birlik ve umut
Yayınlanma Tarihi
8/27/2025
Yazar
Kocaman Bi' Masalcı
Bir varmış, bir yokmuş; evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, çok uzaklarda Işığın ve Sevginin hüküm sürdüğü bir masal diyarı varmış. Bu diyar; renk renk çiçeklerin açtığı, her yaprağın neşeyle titrediği, minik kuşların cıvıl cıvıl ötüştüğü, çocukların içten gülüşlerinin yankılandığı, hayvanların ise dostlukla yan yana yaşadığı Büyülü Işık Ormanı imiş. Ormanda minik tavşanlar, sevimli kedi yavruları, neşeli sincabalar ve zarif kelebekler varmış. Hepsi birbirine yardım eder, paylaşır ve iyiliği en yüce değer bilirmiş. Her sabah güneşin ilk ışıklarıyla, ormanda ince ince yayılan bir umut tozu varmış; tıpkı Allah’ın rahmetinin her canlıya dokunuşu gibiymiş. Küçük Işık adındaki cesur ve meraklı bir çocuk, annesinden dinlediği masallarda Allah’ın yarattığı güzellikleri ve iyiliğin, adaletin ne demek olduğunu öğrenmiş; kalbinde sevgi ve merhamet çiçekleri açmış. Her bir öyküde, annesi ona iyiliğin, doğruyun ve paylaşmanın güzelliğini anlatırmış; tıpkı ormanda yaşayan tüm canlıların birbirine duyduğu saygı ve sevgiyi andırır, minik yüreklerin en derinlerine işlenirmiş. Ormanda yaşayan her varlık, adeta Allah’ın büyük lütfundan izler taşırmış. Küçük kuş, minik böcek, sevimli koyun ve zarif kelebek; hepsi Allah’ın yaratma kudretine şükreder, kendilerini veren lütufla dolup taşarmış. Günlerden bir gün, ormanda ansızın esrarengiz bir sessizlik hakimdi. Yıldızlı gecelerde dahi, rüzgârın şarkısı suskun kalır, yaprakların hışırtısı sanki düşüncelere dalarmış. Tıpkı, insanların yüreklerinde saklı olan endişe ve sarsıntı gibiymiş bu sessizlik. Minik Işık ve arkadaşları, “Bu sessizliğin gizemi ne olabilir?” diye merak eder, yüreklerinde taşıdıkları cesaretle hareket etmeye karar vermişler. Çünkü onlar, iyiliğin, adaletin ve Allah’ın rahmetinin gücüne inanırlarmış. Büyülü Işık Ormanı’nın derinliklerine doğru adım adım ilerleyen minik dostlar, her adımda; rengarenk kelebeklerin dansını, kuşların cıvıltısını, ağaçların fısıldadığı eski hikayeleri duyar, Allah’ın yüceliğini hissederlermiş. Kimi ağaç, “Evvel zaman içinde, iyilik kalpleri ve doğru davranışlar sayesinde karanlık günler aşılmış,” dermiş; kimi dere, “Allah’ın rahmeti her damlada, her yaprakta saklıymış,” diye mırıldanırmış. Böylece, çocukların akıllarına ve kalplerine sevgi, adalet ve hayırlı davranışlar işlenirmiş. Bu güzel atmosferde, minik dostların yürekleri umutla dolar, birbirlerine destek olmanın ne kadar değerli olduğunu anımsarmış. Ormanın derinliklerinde, bilgelikle konuşan eski bir meşe ağacı varmış. Bu ağacın dallarında, sanki geçmiş zamanlardan kalma eski masallar asılıymış. Ağacın yaprakları, yumuşacık bir fısıltıyla, “Sevgi, sabır ve adalet; en karanlık günleri bile aydınlatırmış,” dermiş. Minik Işık, bu sözleri duydukça, içindeki merak ve öğrenme arzusu artar, her adımında Allah’ın yarattığı güzelliklere karşı şükretmeyi öğrenirmiş. Böylece, Büyülü Işık Ormanı’nda adaletin, sevginin ve dayanışmanın önemi her an vurgulanır, çocukların kalplerinde Allah’ın rahmetinin sıcaklığı hissedilirmiş. Güneş yavaşça ufukta kaybolurken, ormanda minik dostlar birbirlerine sarılıp, “Yarın yeni bir gün olacak; Allah’ın lütfuyla yine birlikte öğreneceğiz,” dermiş. Böylece, masal diyarının ilk sayfası, iyiliğin ve adaletin gücünü anlatan, miniklere öğüt veren bir öykü olarak hafızalara kazınmış. Bu ormanda her şey, Allah’ın yarattığı kutsal düzen içinde, sevgi ve merhametle bütünleşmiş; küçüklerin gözünde ise her an yeni bir mucizeye dönüşürmüş. İşte orada, minik yürekler, iyiliğin ve adaletin sembolü olan bu masalla ilk kez tanışıp, ömür boyu unutamayacakları değerleri öğrenmişler. Gecenin karanlığında, yıldızların nazlı ışıltısı eşliğinde, her bir dal, her bir yaprak bir başka hikayeyi fısıldarmış. Minik Işık ve arkadaşlarının yürekleri umutla ve sevgiyle yanar, gelecek günlerde adaletin ve merhametin ışığını daha da parlak taşımak üzere yemin etmişler. Masalın bu başlangıcında, öyle derin bir huzur varmış ki; her adım, minik dostlara Allah’ın büyüklüğünü, adaletin ve iyiliğin yüceliğini anlatır, onların kalplerini sevgiyle doldururmuş. Ve böylece, Büyülü Işık Ormanı’nda her şey bir arada, tüm canlılar el ele vererek, geleceğe umutla bakar, iyiliğin ve adaletin daimî dostluğunu pekiştirirlermiş.
Yapay zeka destekli masal oluşturucumuzu denedin mi?
Hemen Test Et
Minik Işık ve sevimli arkadaşları, ormanda ilerledikçe yeni maceralara atılacakmış. Bir gün, ağaçların arasından geçen ince bir patikada yürürken, etraflarında esen hafif bir rüzgârın ardında, karanlıkta saklanan bir gölge fark etmişler. Bu gölge, adeta ormanın huzurunu bozmaya gelmiş eski, kötü niyetli bir varlığın izlerini taşıyormuş. Adı “Karabüyük” olan bu dev varlık, eskiden ormanın neşesini gölgeleyip, adaletin ve iyiliğin simgelerini unutturmuş; fakat o gün, minik dostların saf kalplerinin gücüyle tekrar karşılarına çıkmış. Karabüyük, ilk başta yavaş yavaş görünür, gölgeler içinde saklanırmış. Minik Işık, “Bu karanlık, hiç de hoş görünmüyormuş,” diyerek şaşkınlıkla duraksamış. Küçük tavşan, “Allah’ın rahmeti her karanlığı aydınlatır, biz de birlikte yürürüz,” demiş. Kedi yavrusu ve kelebek de aynı duygularla destek vermiş. Dostlar, kalplerinde taşıdıkları saf sevgiyle, Karabüyük’ün kötülüğüne karşı birleşmeye karar vermişler. Çünkü onlar, annelerinden dinledikleri derste; iyiliğin, adaletin ve Allah’ın merhametinin her türlü karanlığın üstesinden gelebileceğini öğrenmişler. Minik Işık ve arkadaşları, yavaşça ilerlerken, Karabüyük sanki onlara ders vermek ister gibiydi. Kötü niyetli dev, ormanın derinliklerinde dolaşırken, kendi içinde de bir çalkantı yaşamış. Bir zamanlar neşeyle dolu olan kalbinde, iyiliğe kapılarını açan bir merhamet saklıymış. Fakat o merhametin farkında olmayan Karabüyük, kötülüğün ağırlığını hissetmeye başlamış. Yavaş yavaş, minik dostların cesaretine ve Allah’ın rahmetine duyduğu inanç, Karabüyük’ün kalbine dokunmuş. Çünkü ormandaki her varlık, aslında Allah’ın yarattığı bir parça, her birinde bir umut, bir sevgi kıvılcımı saklıymış. Bu sırada, ormanın bilge varlıklarından, yaşlı meşe ağacı da olaya tanıklık etmiş. Ağacın dalları, “Evvel zaman içinde, kötülük de iyiliğe teslim olurmuş,” diye fısıldamış. Minik dostlar, bu eski hikayeyi hatırlar, yeniden güç bulmuşlar. Karabüyük, onlar karşısında ne kadar ileri gidemeyeceğini, iyiliğin ve adaletin her zaman üstün geleceğini fark etmiş. Önce birkaç adım tereddütle atmış, sonra da içindeki sert kalbi yavaş yavaş yumuşamaya başlamış. Minik Işık, “Allah’ın rahmeti her kapıyı açarmış; sen de bu zulmün zincirlerinden kurtulabilirsin,” diyerek, sevgi dolu bir gülümsemeyle Karabüyük’e yaklaşmış. Kısa bir süre içinde, Karabüyük’ün yoğun karanlığı yerini sıcak bir aydınlığa bırakmış. İçinde sakladığı kızgınlık ve öfke, minik dostların birliğinin ve Allah’ın lütfunun etkisiyle erimeye başlamış. O anda, Karabüyük de miniklerin kalbinde yatan sevgi ve adaleti fark ederek, geçmişte yaptığı yanlışlardan pişmanlık duymuş. Çünkü ormanda herkes, ne olursa olsun birbirine destek olur, birbirinin yararını düşler, ve en önemlisi adaletin ışığıyla hareket ederlermiş. Karabüyük, o an anladı ki; kötülük kalplerde sadece geçici izler bırakır, gerçek huzur ise ancak sevgiyle yeşerirmiş. Minik dostlar, Karabüyük’ün değişen tavrını sevinçle karşılamışlar. Hep birlikte el ele vererek, ormanın her bir köşesine Allah’ın rahmetinin izlerini yeniden kazandırmaya çalışmışlar. Tavşan, “İyilik, en zor zamanlarda bile bize güç verirmiş,” diye mırıldanmış. Kedi yavrusu, “Her şey Allah’ın lütfuyla mümkün olurmuş,” demiş. Böylece, ormanda yeniden birlik ve beraberlik hakim olmuş. Karabüyük, miniklerin cesareti ve inancıyla, geçmişin karanlık gölgelerinden sıyrılarak, iyiliğe yönelmiş; artık ormanda kaybolan herkes için bir ders, bir umut kaynağı haline gelmiş. O günden sonra, Karabüyük de diğer varlıklar gibi ormanın düzenine uymaya başlamış. Küçük dostlar, her karşılaştıkları zorlukta; “Sevgi, sabır ve Allah’ın rahmeti ile aşılır,” diyerek yola devam etmişler. Ormanda artık hiçbir karanlık, iyiliğin ve adaletin gücüne engel olamazmış. Bu olay, minik kalplerin öğrenip büyüdüğü, kötülüğe karşı iyiliğin her daim galip geleceğini anlatan büyük bir ders olarak hafızalara kazınmış. Böylece minik dostların yüreğinde; iyiliğe, paylaşmaya ve adalete dair yeni bir ışık doğmuş, ormanın her köşesinde bu ışık parıldamaya başlamış. O günden sonra, ormanın derinliklerinde her canlı, yaşanan bu büyük değişimi konuşur olmuş. Her sabah güneşin doğuşuyla birlikte, miniklerin kalplerinde yankılanan bu cesaret ve merhamet hikayesi, Allah’ın rahmetiyle bir kez daha tazelenmiş. Ve böylece, minik dostlar; birlikte hareket etmenin, kalplerini sevgiyle doldurmanın ne kadar değerli olduğunu öğrenerek, her yeni güne umutla uyanmışlar.
Minik Işık ve arkadaşları, ormanda yaşadıkları bu büyük dönüşümün ardından, yolculuklarına devam etmişler. Bu sefer, yolculukları onları ormanın daha önce hiç gitmedikleri derinliklerine, gizemli vadilere ulaştırmış. Vadinin girişi, renk renk çiçeklerle bezenmiş, kuytu bir cennet bahçesi gibiymiş. Burada her adım, minik dostların yüreklerinde yeni sorular uyandırır, Allah’ın yaratışındaki gizemleri yeniden hatırlatırmış. Vadide, yaşlı bir kaplumbağa varmış; adı Derviş Kaplumbağa imiş. Derviş Kaplumbağa, yavaş ve sabırlı hareketleriyle bilinir, tecrübelerinden dolayı ormanda saygı görürmüş. O, minik dostlara, “Her adımda sabır ve şükür, Allah’ın lütfunun bir yansımasıymış. Zamanın akışı, iyiliğin güzelliğini anlatırmış,” diyerek öğüt verirmiş. Minik Işık, Derviş Kaplumbağa’nın sözlerini dinleyince, kalbinde derin bir huzur hissetmiş. Çünkü ormanın her köşesinde, Allah’ın rahmetinin izleri, iyilik ve adaletin mesajları gizliymiş. Küçük arkadaşlarıyla birlikte vadinin içlerine doğru adım attıkça, yerde parıldayan minik çiçek taneleri, suyun yüzeyinde dans eden yansımalar, hepsi sanki Allah’ın izniyle, onların yolculuğuna eşlik edermiş. Vadide ilerledikçe, etrafta kuşların neşeli şarkıları, su kenarından fışkıran serin suların sesi yankılanmış. Her adımda, minik yürekler; huzurun, sevginin ve dayanışmanın gerekliliğini yeniden keşfetmiş. Vadinin derinliklerinde ilerledikleri sırada, aniden anımsatıcı bir olay meydana gelmiş. Ufukta, incecik bir ışık huzmesi belirmiş. Bu ışık, vadinin en gizemli, en kutsal noktasına, Adalet Çeşmesi’ne işaret edermiş. Adalet Çeşmesi, yıllar boyunca inanılmaz öykülere konu olmuş; buradan akan suları, Allah’ın rahmetinin ve adaletin sembolü olarak kabul edilirmiş. Minik dostlar, adeta bu ışığın peşine düşerek, kalpleri sevgiyle çarparak, çıplak ayaklarıyla Toprağın serinliğini hissederek yürümüşler. Her biri, “Allah’ın rahmetiyle biz güçlüyüz, hiçbir engel bizi durduramaz,” diyerek birbirlerine moral vermiş. Adalet Çeşmesi’nin önüne geldiklerinde, çeşmeden dökülen berrak suyun üzerinde, altın sarısı bir parıltı göze çarpmış. Çeşme sanki, minik dostların kalplerindeki adaleti ve iyiliği yansıtır, onlara cesaret verir nitelikteymiş. Derviş Kaplumbağa, “Bu su, Allah’ın lütfuyla kutsanmış; o suyu içenlere adaletin ve iyiliğin sonsuz akışı armağan edilir,” demiş. Minik Işık ve arkadaşları, çeşmeden sırasıyla birer yudum almışlar. Sanki her yudumda, kalplerinde yeni bir umut filizlenmiş, içlerindeki sevgi ve sabır daha da artmış. O anda, vadinin üzerinde yumuşak bir esinti esmiş, göklerde güzel bulutlar belirmiş; sanki Allah, kullarına üzülmemeleri için bir müjde verir gibi davranmış. Vadideki bu kutsal an, minik dostlar için unutulmaz bir ders haline gelmiş. Onlar, suyun berraklığına bakarak, her zaman adaletin, sabrın ve Allah’ın lütfunun onları koruyacağını bilmişler. Vadiden ayrılırken, kalplerinde; “Birlikte olduğumuz sürece hiçbir karanlık engel olamaz,” teminatı saklanmış. Yolculukları boyunca her bir adımda, Allah’ın yarattığı mucizeleri, sevgiyle çevrili kalpleri, paylaşmanın ve fedakârlığın ne kadar değerli olduğunu öğrenmişler. Her vedadan sonra, her ayrılıktan sonra bile, birbirlerine söz vermişler: “İyilik, paylaştıkça çoğalır; adalet ise bizde saklıdır.” Vadinin ardından, minik dostlar yola devam edip, ormanın farklı bölümlerinde daha birçok macera yaşamışlar. Bazı günlerde; rüzgârın getirdiği hoş kokular eşliğinde, renkli kelebek sürülerinin dansını izlemişler, bazı günlerde ise yağmurun hafif tınısıyla Allah’ın rahmetini hissetmişler. Her yeni karşılaşma, her yeni macera; kalplerinde bir iz bırakmış, birlikte yürüdükleri yolda dayanışma ve adaletin ne kadar çok kıymetli olduğunu anlamışlar. Böylece, vadideki kutsal anılar, onların hayatına yön veren, içlerindeki umut ışığını hiç sönmeyecek şekilde parlatan değerler haline gelmiş.
Yolculuklarının ilerleyen saatlerinde, minik dostlar; ormanın en gizemli ve en zorlu bölgesine ulaşmışlar. Bu bölge, Işık ve Sevgi Vadisi olarak anılır, burası hem güzellik hem de zorluklarla doluymuş. Vadide, her varlık Allah’ın yarattığı mucizeleri yaşatır, parıldayan çiçekler, melodik su sesleri ve yumuşak rüzgâr, hepsini bir araya getirirmiş. Fakat bu vadide, zaman zaman adaletsizliğin, haksızlığın izleri de ortaya çıkarmış; çünkü dünya, her zaman sadece mutlulukla değil, arada zorlukla da öğrenilirmiş. Bir gün, Işık ve Sevgi Vadisi’nde; adı Üzüntü Dikenleri olan, dikenli, hüzün dolu bir bitki ortaya çıkmış. Bu bitki, ormanda kopukluk, ayrılık ve kötü düşünceler yeşertirmiş. Üzüntü Dikenleri; miniklerin kalplerinde korku ve kuşkuların filizlenmesine sebep olur, adeta dostluk zincirini kırarmış. Minik dostlar bundan çok üzülmüş, ama kalplerindeki derin sevgi ve adalet inancı onları pes ettirmekten alıkoymuş. Çünkü onlar, annelerinden, büyüklerinden dinledikleri masallarda; zorluklar karşısında Allah’ın rahmetine sığınmanın, iyiliğin gücünü korumanın önemini öğrenmişler. Minik Işık, cesaretini toplayarak, Üzüntü Dikenleri’nin yanına gitmiş ve nazikçe dikenlerin arasına bakmış. O anda, kalbinde bir ses; “Allah’ın rahmeti ile dikenler bile güzelliğe dönüşür,” demiş. Küçük tavşan ve kedi yavrusu da hemen onun yanına koşmuş, “Birlikte güçlüyüz; iyiliğimiz bu dikenleri eritecektir,” diyerek destek vermişler. Dostların kalplerinde, Allah’ın lütfu, adalet ve dayanışma mesajı öyle kuvvetliymiş ki, Üzüntü Dikenleri yavaş yavaş solmaya başlamış. Dikenler, miniklerin içindeki saf sevgiyi ve inancı hissederek, yerini renkli çiçeklere bırakmış. Böylece, vadinin hüzün dolu yüzü neşeye, karanlık anlar aydınlığa dönüşmüş. Bu olağanüstü olay, vadide yaşayan tüm canlılara bir ders vermiş. Çünkü onlar, iyiliğin, adaletin ve Allah’ın rahmetinin gücüyle, en zor engellerin bile aşılabileceğini öğrenmişler. Üzüntü Dikenleri’nin yerini alan çiçekler, ormanda yeniden hayat bulmuş; her çiçek, sadece doğanın değil, aynı zamanda insan kalplerindeki inancın ve sevginin simgesi haline gelmiş. Minik dostlar, bu olaydan sonra; “Ne olursa olsun, kötülük karşısında iyiliğimizle dururuz,” diye yemin etmişler. Yine de, zor zamanlarda bile birbirlerine olan güvenleri, Allah’ın yarattığı güzellikleri ve adaletin sabrını unutmamışlar. Yolculuklarının bu bölümünde, minik dostlar; yeni maceralarla sınanmış, birlikte hareket etmenin ne kadar hayati olduğunu bir kez daha kanıtlamışlar. Karşılarına çıkan her zorlukta; korkmadan, Allah’ın rahmetine ve birbirlerine duydukları sevgiye sığınmışlar. Bazı günler yağmurlu, bazı günler güneşli geçmiş; fakat hiçbir gün, minik kalpler arasındaki dostluğu söndürememiş. Çünkü onlar, her an birbirlerine destek olmuş, Allah’ın geniş rahmetinde bulunmanın huzurunu tatmışlar. Vadide yaşanan bu serüvenler, minik dostların ömür boyu unutamayacağı değerleri, adaleti, merhameti ve fedakârlığı içlerine işlemiş. İşte, Işık ve Sevgi Vadisi’nin sonunda; minik dostlar; üzerinden geçtikleri tüm zorluklara rağmen, kalplerinde taşıdıkları inanç ve sevgiyle, daha da güçlenmişler. Her adım, onlar için bir ders olmuş; her engel, Allah’ın yarattığı güzellikleri daha iyi takdir etmelerini sağlamış. Onların hikayesi, ormandaki tüm canlıların dilinde dilden dile, gönülden kalbe yayılmış ve artık her minik yürek; karşılaştığı her güçlüğün üstesinden sevgiyle gelebileceğini bilirmiş. Bu bölge, sadece bir sınav değil, aynı zamanda Allah’ın rahmetinin ve adaletin ne denli cömertçe dağıtıldığının da bir göstergesi haline gelmiş.
Günler, haftalar, aylar geçmiş; minik dostların ormanda yaşadıkları maceralar, hep unutulmaz bir masal olarak dilden dile dolaşmış. Işığın ve Sevginin Büyülü Masalı, artık sadece bir öykü değil, geleceğe dair umutların, adalet ve iyiliğin sembolü haline gelmiş. Ormanda yürüdükleri her yol, aldıkları her ders; onların küçük kalplerinde, Allah’ın rahmetinin ve adaletin ışığı olarak parıldamış. Her sabah, güneşin ilk ışıklarıyla birlikte, minik dostlar; “Allah’ın sevgisi, en karanlık günleri bile aydınlatır,” diyerek uyanmış; her gece de, yıldızların altında birbirlerine; “Birlikteyken her şey mümkün,” demişler. Masalların en eski köşelerinden, bilge meşe ağacının gölgesinde başlayan bu uzun yolculuk, artık ormanın en derin sırlarına, en kutsal mekanlarına ulaşmış. Derviş Kaplumbağa’nın öğretileri, Adalet Çeşmesi’nin serin suları, Üzüntü Dikenleri’nin çiçeklere dönüşmesi; hepsi, minik dostların kalplerinde öyle derin yer etmiş ki, hayatlarının her anında onlara yol göstermiş. Ormandaki tüm canlı, Allah’ın yarattığı güzellikleri paylaşmanın, adaleti, sevgiyi ve sabrı yaşamın ayrılmaz parçaları olduğunu bilmiş. Minik dostlar, birbirlerine olan bağlılıkları sayesinde, geleceklerine umutla bakmayı öğrenmişler. Artık her biri, hayatlarında karşılaştıkları zorlukları, sadece birer sınav olarak görüp, Allah’ın rahmetinde çözüm bulan birer ders olarak kabul edermiş. Zaman ilerlemiş, ama ormandaki sevgi ve dayanışma, yıllar boyu solmadan yaşamış. Minik Işık ve sevimli arkadaşları, büyüdükçe öğrendikleri her dersi; iyiliğin, adaletin ve Allah’ın merhametinin ışığı altında yaşamanın önemini nesiller boyu anlatmışlar. Onların hikayesi, sadece ormandaki canlılara değil, uzak diyarlarda yaşayan her kalbe de umut aşılamış. Çünkü gerçek huzur; adil davranışlarda, paylaşmanın güzelliğinde ve Allah’ın rahmetini hissetmekte saklıymış. Ve böylece, Işığın ve Sevginin Büyülü Masalı; minik yüreklerin, büyüklerin, her yaştan insanın kalbinde ölümsüzleşmiş. Masal sadece bir öykü olmaktan çıkıp, yaşamın kendisi gibi; her an hatırlanacak, her zorlukta güç verecek, dayanışmanın ve adaletin simgesi olacakmış. Ormanda ve ötesinde, her çocuk büyüdükçe, Allah’ın rahmetini, sevgisini, adaletin ve iyiliğin ne demek olduğunu anımsar, bu değerleri yaşamına da yansıtırmış. Masal diyarı, sonsuz bir umut ve sevgi pınarı olarak, her zaman hatırlanacak ve anlatılacakmış. İşte böyle; minik dostlar, birbirlerine sımsıkı sarılarak, ormanın derinliklerinden alnına vuran nazlı güneşi izleyip, geleceğe doğru umutla yürümüşler. Her adımda, Allah’ın rahmetinin sıcaklığı, adaletin ışığı ve iyiliğin gücü, onlar için vazgeçilmez kılınmış. Sonsuza dek sürecek bu masalda, her canlı; sevgi, adalet ve dayanışma ile büyümüş, öğrenmiş ve yaşamış. Ve masal, minik yüreklerin dualarında, hikayelerde, şarkılarda hep yeniden anılır olmuş. Böylece Işığın ve Sevginin Büyülü Masalı, gelecek nesillere en değerli dersleri sunarak, huzurun, sevginin ve adaletin simgesi olarak sonsuza dek yaşamış.