Kalbin Işığı

Dini Masallar

Yaş
12 Yaş Masalları
11 Yaş Masalları
10 Yaş Masalları
Okuma Süresi
10 dk
Kategori
Dini Masallar
Ders Verici Masallar
İyilik Masalları
Adalet Masalları
Nezaket Masalları
Unsur
İyilik dolu umut
Yayınlanma Tarihi
7/27/2025
Yazar
Kocaman Bi' Masalcı
Evvel zaman içinde, sevgiyi, iyiliği ve adaleti göksel bir armağan gibi sunan Rüzgarlı Vadi adında huzur dolu bir diyar varmış. Bu diyarın insanları, Allah’ın gösterdiği doğru yoldan sapmamak için kalplerinde sevgi ve inanç taşır, birbirlerine iyilik yaparmış. Vadi, mis gibi çiçeklerin, şırıltılı derelerin ve kuş cıvıltıları eşliğinde geçer, yaşlı ağaçlar gökyüzüne yükselirmiş. Köy halkı, her davetinde “İyilik güzeldir” sözünü hatırlamış; küçük, yaşlı demeden herkes dünyaya, insana ve Rabbine kulluk etmek için çabalar gösterirmiş. Küçüklükten itibaren dinin ve ahlakın güzellikleri kalplerde yer bulur, namazın huzuru ve sadakaların mükafatı öğrenilirmiş. Masal da böyle bir diyarın bir köşesinde, yüreği pırıl pırıl bir kız olan Zeynep’in maceralarını anlatırmış. Zeynep’in ailesi, inançla büyüyormuş; o da masum yüreğinde Allah’ın sevgisini saklar, her zorluğa sabır ve metanetle karşılık verirmiş. Böylece vadi halkı, iyilikle yoğrulmuş gönülleriyle yaşamın en güzel değerlerini yaşatır, adaletin ve nezaketin sembolü hâline gelmişler.
Yapay zeka destekli masal oluşturucumuzu denedin mi?
Hemen Test Et
Rüzgarlı Vadi’nin ufak bir köşesinde, eskilerin anlattığı gibi, Zeynep adında güzel yürekli bir kız yaşarmış. Zeynep, her sabah güneşin ilk ışıklarıyla uyanır, annesinin hazırladığı sıcak ekmek ve balın lezzetiyle, günün bereketine şükredermiş. Evde yaşadığı küçük ama mütevazı evde, babası imam, annesi de iyi kalpli bir ev hanımıymış. Babası, namaz vakitlerini büyük bir titizlikle yerine getirir, herkese adaletin, nezaketin ve sevginin gücünü öğretirmiş. Zeynep’in kalbi, inancın ve iyiliğin sıcaklığıyla ısınıp, köyde yaşanan ufak sıkıntılara dahi umutla bakarmış. Bir gün, köy meydanında toplanan yaşlılar, geçmişten kalan güzel bir hikayeyi anlatırmış: Uzak diyarlarda, Gök Işığı adlı kutsal bir elmanın, kalplere huzur ve adalet getirdiği; ama bu elmanın ancak gerçek iyilik peşinde olanlara ortaya çıkacağı söylenirmiş. Zeynep, bu hikayeyi dinlediğinde içini tarifsiz bir heyecan kaplamış, “Ben de bu kutsal meyveyi bulacağım,” demiş. Böylece, masum yüreğinde iyiliğe dair derin bir inançla, maceraya atılacak cesareti toplamış. Köydeki herkes, onun bu kararlı bakışlarını fark etmiş, Zeynep’in kalbinde taşıdığı inancın, iyilik ve adaleti başlatacağına dair umut beslemişler.
Zeynep, sabahın erken saatlerinde, kalbinde taşıdığı umutla yola çıkmış. Yürürken, doğanın güzelliklerini, kuşların cıvıltılarını dinlemiş, her adımda Allah’ın kudretini hissetmiş. Ormanda, çiçeklerin arasında, pırıl pırıl bir ışık huzmesi görmüş; bu, mistik elmanın işaretiymiş. Onu izleyerek, uzun, sarp patikalardan geçmiş, devasa ağaçların gölgesinde, eski taş yolları takip etmiş. Yolda karşılaştığı bir geyik, sanki ona rehberlik etmek istercesine etrafı dolaşır, Zeynep’e doğru bakarmış. Bu olay, ona doğanın ve yaratıcı yüce gücün işaretlerini hatırlatmış. Bir süre sonra, derin bir orman açıklığına ulaşmış; burada, eski medeniyetten kalma, üzeri kutsal sözlerle bezelmiş taş sütunlar varmış. Zeynep, sütunların üzerindeki ayetleri okumaya kalkışmış; “Adalet, iyilik ve merhamet” yazan bu sözler, kalbine daha da işlenmiş. O sırada, uzun, koyu bir pelerin giymiş, asi kalpli bir adamın, köy halkından çaldığı nimetleri sakladığı haberini duymuş. Bu kötü kalpli adam, adaletsizlikler saçıp, mazlumların hakkını gasp edermiş. Zeynep, ellerini semaya açarak, “Allah adaleti yaratır,” diye dua etmiş. İçinde bulunduğu karanlık dünyada, iyilik ve adaletin ışığının parlaması için yüreğinde heyecanla o kutsal elmanın peşine düşmüş.
İlerleyen günlerde, Zeynep, adaletsizliklere karşı savaşır gibi, köydeki mazlumlara umut dağıtmaya başlamış. Bir gün, ormanda yalnız başına gezinirken, yaşlı ve bilge bir dedeyle karşılaşmış. Dede, uzun sakalı ve derin gözlerinde, hayat bilgeliğini barındıran bir figürmüş. Zeynep, “Ey dede, ben Gök Işığı’nın izinde yürürüm. Kötülükle dolu bu dünyada, gerçekten iyiliğin izlerini göremiyor muyum?” diye sormuş. Dede, gülümseyerek, “İllahi adalet zamanında yerini alır, canım. Unutma ki, iyilik yapan, iyiliği bulur,” demiş. Ardından, dede, Zeynep’e ormanda saklı olan kutsal meyvenin yerini anlattığı eski bir harita vermiş. Dede, Allah’ın rahmetinin ve kudretinin, sadece yüreği açık olanlara yardım edeceğini, kötülüğün de sonunda kendini gösterdiğini ifade etmiş. Bu sözler, Zeynep’in yüreğinde umut kıvılcımlarını alevlendirmiş. Haritayı eline alan Zeynep, dedenin tavsiyelerini ve duasını yüreğinde saklayarak, kalbinin derinliklerinden gelen sevgiyle macerasına devam etmiş. O, iyiliğin, adaletin ve inancın birleştiği yerde, hem kendi ruhunu hem de köy halkının kalplerini aydınlatacağını hissedermiş. Zaman geçtikçe, insanların birbirine olan güveni artar, köydeki mazlumlar yeniden umut bulurmuş.
Sonunda, Zeynep, haritanın gösterdiği gizemli vadiye ulaşmış; burada, gökyüzüne doğru yükselen devasa bir meşe ağacının altında, ışıldayan Gök Işığı elması saklıymış. Etrafı çevreleyen mistik bir yumuşaklık içinde, elmanın etrafında minik kelebekler uçuşur, kuşlar coşkuyla ötüşürmüş. Zeynep, elmayı eline alır almaz, etrafa adalet ve sevgi dolu bir ışık yayılmış. Bu büyülü an, köy halkı tarafından da sevinçle karşılanmış; çünkü artık, kötülüğe karşı sabrın, adalete ve iyiliğe dayalı inancın zaferi kazanmış. O günden sonra, vadi halkı, iyiliğin ve dürüstlüğün esas alınması gerektiğini bir kez daha anlamış; kötülük yapanlar cezalarını çekerken, iyilik işleyenler de mutluluğun, sevginin ve ilahi rahmetin kapılarını aralamış. Zeynep’in macerası, nesilden nesile anlatılır, her bir kulakta Allah’ın sevgisinin, adaletin ve merhametin zaferi olarak nakledilmiş. Köyün çocukları, bu hikaye sayesinde, kalplerinde iman ateşini yakar; iyiliğin, adaletin ve nezaketin insanları bir araya getirip, dünya üzerindeki tüm sıkıntılara çare olduğunu öğrenmiş. Böylece, Rüzgarlı Vadi’nde sevgi, inanç ve adalet, yürekten yüreğe aktarılmış ve her yeni gün, ilahi rahmetin bir yansıması olarak başlamış.