Kırmızı Başlıklı Devin Sihirli Orman Macerası

Korku Masalları

Yaş
3 Yaş Masalları
2 Yaş Masalları
1 Yaş Masalları
Okuma Süresi
20 dk
Kategori
Kırmızı Başlıklı Kız Masalları
Dev Masalları
Gizem Masalları
Ejderha Masalları
Sihir Masalları
Unsur
Sevgi güçtür
Yayınlanma Tarihi
7/25/2025
Yazar
Kocaman Bi' Masalcı
Bir varmış bir yokmuş, çok uzaklarda, sihirli ormanların, devlerle ve masal diyarlarının hüküm sürdüğü bir alem varmış. O diyarın en cesur ve en sevecen küçük devi Lale imiş. Lale’nin kafasını süsleyen parlak kırmızı başlığı varmış; bu başlık öyle özenle dikilmiş ki, ormandaki her canlı ona hayran kalırmış. Küçük Lale, kocaman yüreğiyle, ormanın derinliklerine doğru yola çıkarmış. O ormanda ağaçlar fısıldarmış, rüzgar şarkı söyler, kuşlar neşe içinde uçarmış. Her şey sihirli, her şey masalsı imiş. Lale, yumuşak adımlarla, minik dev adımlarıyla, ormanda yürürken, her ağaç, her çiçek ona selam verir, kuşlar ona şarkılar söyler imiş. Lale’nin kalbinde büyük bir kötülükten uzak, iyiliğe dayalı bir umut varmış. O gün, annesi ona, sihirli ormanın derinliklerindeki bir köyde yaşayan yaşlı bilge kadının, hastalanan komşulara şifa verdikleri bir çiçekten bahsetmiş. Herkes, o çiçeklerin sihrini anlarmış. Lale de, minik sevimli kalbiyle, yardım etmek istediğine karar vermiş. Annesi ona, "Dikkatli ol, küçük devim, ormanda pek çok sürpriz varmış," dermiş. Lale, annesinin sözlerini dinleyerek, dikkatle ve büyük bir merakla yola koyulmuş. Yolda, parlak ışıklar saçan kelebekler, nazik rüzgarla savrulan yapraklar ve minik cıvıltılar eşliğinde ilerlemiş. Her adımda, ormandaki canlılar onun varlığını hisseder, sevgiyle yaklaşırmış. Yolda yürürken Lale, yol kenarında parıldayan minik çiçek tarlalarına rastlamış. Çiçekler, nazikçe gülümser, "Hoş geldin, Lale, bizimle oyna," der gibi kokular versprever imiş. Lale, bu güzel dostluk karşısında içinin ısındığını hissetmiş. O anda, ormanın derinliklerinden hafif bir uğultu gelmeye başlamış. Sanki ormanın kalbinde gizemli bir sır gizlenirmiş. Lale, bu sesi duyunca, merakı ve cesareti artmış. Çünkü o, küçük dev olsa da, keşfetmeye ve öğrenmeye doymarmış. Ormanın girişinde, dev ağaçların gölgesinde, kocaman mantarların arasında gizli bir patika varmış. Bu patika, sihirli bir yolmuş; efsaneye göre, patikanın sonunda hayatı değiştirecek bir macera başlarmış. Lale, bu sır dolu patikaya adım attığında, rüzgarın fısıldadığı eski masallar, ona "Cesur ol, Lale; iyilik seninle olacak," dermiş. Hafif hafif yürürken, adımlarının sesi ormandaki her canlıya umut verir, her yaprakta yeni bir macera gizlenirmiş. Yolculuğu sırasında Lale, büyük ve nazik bir geyik ile karşılaşmış. Geyik, "Sen cesur küçük dev, ormanın sırrını biliyor musun?" diye sormuş. Lale gülümsüyor, "Henüz bilmiyorum ama keşfedeceğimi düşünüyorum," demiş. Geyik, ona güzel yollar göstermiş, onu dev ağaçların arasından, parıldayan dere kenarlarından geçirip, ormanın daha derinlerine ulaştırmış. Her adımda, orman Lale’ye yeni bir hikaye anlatır, ona sabrın, sevginin ve merhametin gücünü fısıldarmış. Ormanın gizemli derinliklerinde ilerlerken, Lale, hafif bir serinlik hissetmiş. Bu serinlik, ormanın büyülü varlıklarından biri olan eski bir perinin varlığını işaret edermiş. Peri, pırıl pırıl ışık saçan kanatlarıyla, ağaçların dalları arasında süzülürmüş. Lale, perinin yanından geçerken, peri "Minik dev, yolun uzun, ama kalbindeki ışık sana rehberlik edecek," diye mırıldanmış. Böylece Lale, yalnız olmadığını, yanında masalın bilgeliğinin ve doğanın dostlarının olduğunu hissetmiş. İşte böylece Lale’nin sihirli ormandaki macerası başlamış. Her adımında, ormanın her köşesi ona eski bir masal anlatır, kalbine umut eker imiş. İlk adımı atmış, yüreğinde büyük sevgiyi taşımış, ve yoluna devam etmiş. Ormandaki her canlı, onun bu macerasına şahit olur, büyük sevgiyle ona eşlik edermiş. Böylece Lale, cesareti, sevgisi ve merhametiyle, sihirli ormanın sırlarını keşfetmeye başlamış. O gün ormanda, her dalda, her yapraktaki hüzün, neşe, umut ve sevgi geçmişten günümüze aktarılırmış. Minik dev Lale, geleceğin masal kahramanı olarak, iyiliğin ve sevginin büyülü gücünü herkese anlatacakmış. Ve böylece, masal diyarında, her şey olduğu gibi, masalların sihriyle doluymuş.
Yapay zeka destekli masal oluşturucumuzu denedin mi?
Hemen Test Et
Lale, yola çıktıktan sonra, ormanın derinliklerinde pek çok yeni dostla karşılaştığından söz edermiş. Bir süre sonra, Lale’nin yuvasını andıran, küçük canlıların yaşadığı sevimli bir köy ortaya çıkmış. Bu köy, ormanın kalbinde saklı, rengarenk çiçeklerle bezeli, minik evcikler ve neşeyle oynayan dostlarla doluymuş. Köyün en yaşlı ve bilge sakini, uzun beyaz sakallı, gülümseyen Bay Kuşak imiş. Bay Kuşak, Lale’ye, "Sevgili küçük dev, ormanın en nadide çiçeği olan Şifa Çiçeği’nin, uzaklardaki Yıldız Tepesi’nde açtığını söylemiş," demiş. O çiçeğin, hastalara şifa verdiği, kötülüğü uzaklaştırdığına inanılırmış. Lale, bu güzel duyumu duyunca, yardımcı olabilmek için büyük bir sevgiyle, o çiçeği aramaya karar vermiş. Lale, kırmızı başlığıyla köydeki dostlarına veda edip, yeni macerasına adım atmış. Yolda, ağaçların arasında saklanan minik sincaplar tarafından karşılanmış, "Lale, dikkatli ol, ormanda gizemli sesler varmış," diye uyarılırmış. Ancak Lale, korkmuyormuş; çünkü kalbi sevgi doluymuş ve cesareti en büyük hazinesi imiş. Yürüdükçe, ormanın derinliklerinden gelen hafif uğultular duyuluyor, ağaç dalları arasında esrarengiz ışıklar beliriyormuş. Bir yandan, yaprakların hışırtısı, diğer yandan kuşların cıvıltısı arasında, Lale’nin adımlarıyla yeni hikayeler yazılıyormuş. Küçük dev, ilerledikçe, etrafındaki güzelliklere hayran kalırmış. Ormanın kenarındaki pırıl pırıl dere, Lale’ye arkadaşlık edermiş; suyun berraklığı, ona geçmişin masalını fısıldar, geleceğin umut dolu hikâyelerini anlatırmış. Dereden geçerken, Lale’nin ayak izleri suyun üzerinde birer çizgi gibi süzülür, adeta birer şiir bırakırmış. Derin sessizlik içinde, Lale’nin kalbi hızla atar, her yeni ses, her yeni koku, ona hayatın güzelliklerini hatırlatırmış. Yolculuğu ilerledikçe, Lale, ağaçların ardında saklı, eski ve sır dolu taş köprüye ulaşmış. Bu köprü, binlerce yıldır ormanda yer alır, denizden gelen efsaneleri andırırmış. Taş köprü üzerinde yürürdükçe, Lale, ayağının altındaki taşların rengarenk desenlerine hayran kalır, her taşın bir hikâye anlattığını düşünürmüş. Köprünün sonunda, sisler arasında beliren bir yol varmış. Bu yol, ona Yıldız Tepesi’ne giden gizli bir geçit olduğunu söylemiş. Lale, kendine güvenle, "Ben cesurum, her şeyin üstesinden geleceğim," dermiş. İlerleyen adımlarda Lale, yolunun kenarında parıldayan, minik, pırıl pırıl ateşböceklerine rastlamış. Bu böcekler, gecenin karanlığında bile umut ışığı saçarmış, Lale’ye yol gösterir, ona arkadaşlık edermiş. O anda, hafif bir uğultu ve esrarengiz bir fısıltı duyulmuş; sanki ormanın derinliklerinden, eski bir efsane yeniden canlanıyormuş. Lale, bu esrarengiz sesi duyunca, kalbi hafifçe titremiş; ama cesaretini kaybetmemiş. Çünkü ormanda herkes, önce hafif bir tedirginlik yaşamış fakat sonrasında sevginin ve iyiliğin gücüyle huzura kavuşmuş. Bu yolculuk sırasında, Lale, kısacık bir mola vermek üzere, ormanın yanındaki sevimli bir çamur göletine oturmuş. Gölette, kendi yansımasını izlemiş, kırmızı başlığıyla uyum içinde, gülen gözleriyle geleceğin hayallerini çizermiş. Gölette oynayan balıklar, Lale’ye "Sen bizim umudumuzsun," dermiş, bu sözler Lale’nin yüreğini daha da ısıtmış. Ayaklarını ısıtan suyun serinliği, ona her şeyin geçici olduğunu, sevginin ise ebedi olduğunu hatırlatırmış. O gün, Lale, yoluna devam ederken, ormanın daha da derinlerine doğru ilerlediğini, karanlık ama sihirli bir bölümle karşılaşacağını hissediyormuş. Fakat Lale, korkunun ve bilinmeyenin kolay kolay üzerine çökeceğini düşünmemiş; aksine, her yeni karanlık, iyiliğin zaferine bir adımdan ibaretmiş. Böylece, Lale’nin macerası, sevgi ile korku arasında ince, cesur adımlar atarak, yeni ve heyecan verici olaylarla süslenmiş. Her adım, ona dostluk, yardımseverlik ve sabrın ne demek olduğunu öğretmiş. Küçük dev, yolculuğuna devam ederken, ormanın sesi, gizemli fısıltıları ve minik dostlarının sevgisiyle dolmuş, yüreği umutla çarparken, yeni masalların kapıları ardına kadar açılmış imiş.
Lale, Yıldız Tepesi’ne doğru ilerlerken, ormanın derinliklerini aydınlatan gizemli ışıklar, yolunu gösteriyormuş. Yol boyunca, ağaçların dallarında süzülen minik periler, Lale’ye yardım eli uzatır, "Yolun uzun, ama sevgiyle yürürsen her engeli aşarsın," dermişler. Lale, onların bu sevgi dolu sözleriyle daha da cesaret bulur, yüreğinde umut ve merakla adımlarını hızlandırırmış. Yolun ortasında, geniş, parıldayan bir çiçek bahçesi ortaya çıkmış. Bu bahçe, renkli çiçekleri, uçuşan kelebekleri ve nazik rüzgarın esintisiyle adeta canlı bir masal gibiymiş. Her çiçeğin yaprağında, küçük sırlar saklıymış; kimi çiçek, "Dostluk," kimi "Umut," ve kimi de "Sevgi" yazan mesajlar taşırmış. Bahçeyi geçtikten sonra, Lale, devasa, yemyeşil ağaçların arasından çıkan ince bir patikaya yönelmiş. Bu patika, gece ile gündüzün buluştuğu, sihirli anların ortaya çıktığı bir yer olarak bilinirmiş. Patikanın kenarlarında, gökyüzüne doğru uzanan gür ağaç kökleri, gölgeler halinde dans eder, Lale’ye eski masalların ipuçlarını fısıldarmış. Patika boyunca ilerlerken, aniden gökyüzünde kocaman bir kara bulut belirmiş. Bulut, ilk başlarda hafif bir gölge gibiymiş; ama yavaş yavaş büyüyüp Lale’nin yolunu kaplamaya başlamış. Bu an, Lale’de hafif bir korku uyandırmış, sanki ormanın derinliklerinde saklı bir tehlike varmış gibi hissetmiş. Ancak, Lale, "Ben korkmamışım, çünkü kalbimde sevgi var," diye içinden geçmiş. Bulutun ardında, gök gürültüsüyle birlikte gelen esrarengiz bir ses duyulmuş; sanki ormanın en eski hikayelerinden biri yeniden canlanıyormuş gibiymiş. Bu esrarengiz sesin kaynağını araştırmak üzere, Lale, patikadan ayrılıp, kara bulutun yoğunlaştığı yöne doğru yürümüş. Yürürken, hafif rüzgarın getirdiği serinlik, onun cesaretini pekiştirmiş. Adımlarını sayarcasına ilerlerken, devasa bir kaya çıkıntısıyla karşılaşmış. Kayaların arasında, eski bir kapı varmış; bu kapı, antik zamanlardan kalan sihirli bir geçitmiş. Kapının üzerinde, bilinmeyen semboller ve parıltılı yazılar varmış. Lale, kapıya dokunduğunda, kapı yavaşça aralanmış. İçeriye bakınca, gözlerine inanamamış; orada, kocaman, parıldayan bir salıncak, rengarenk ışıklarla süslenmiş bir odanın başlangıcı varmış. Odanın içinde, ışığı ve gölgeleri bir araya getiren özel bir tılsım gücü bulunurmuş. O tılsım, ormanda kaybolmuş, silinmiş eski masalları hatırlatır, her türlü kötülüğü dağıtırmış. Kapıdan içeri giren Lale, o odada, devasa bir aynayla karşılaşmış. Bu ayna, sanki ormanın tüm güzelliklerini ve aynı zamanda saklı korkuları içinde barındırırmış. Aynanın karşısında, kendini görmüş; ama yansımasında, sadece minik dev değilmiş, aynı zamanda etrafındaki sevgi dolu, cesur kalbi de yansımış. Bu an, Lale’ye, gerçek gücün dış görünüşte değil, yürekte saklı olduğunu hatırlatmış. Ayna, eski bir masal dileği gibi, Lale’ye "İyilik, en büyük sihirdir," demiş gibiymiş. Aynadan çıktığında, kalbinde derin bir huzur varmış. Lale, artık yalnızca Yıldız Tepesi’nde açan Şifa Çiçeği’ni aramakla kalmamış, aynı zamanda kendi içindeki gücü ve sevgiyi de keşfetmiş. O anda, ağaçların arasından, korkutucu bir kalabalık belirivermiş. Korkunç görünümlü, karanlık pelerinli, kötü niyetli bir büyücü oraya doğru ilerliyormuş. Büyücü, uzun yıllardır ormanda yaşayan, neşeyi ve sevgiyi yok etmek isteyen kötü kalpli bir varlık imiş. Lale, büyücünün adımlarını duyunca, yüreğinde hafif bir ürperti hissetmiş; ama güzelliğin ve sevginin gücü ona, korkunun yerini yiğitlik getirdiğini hatırlatmış. Büyücü, "Ben ormana karanlık getirmişim," diyerek, kötülüğe davet ediyormuş. Lale, sevimli ses tonuyla, "Sen de iyileşebilirdin," diye cevap vermiş. Bu aksiyonun ardından, ormanda minik fısıltılarla, efsanevi bir ejderhanın varlığı hissedilmeye başlanmış. Ejderha, daha önce kimse tarafından görünmemiş, ancak varlığı iyiliğin sembolüymüş. Gözlerinden huzur ve bilgelik süzülen bu ejderha, Lale’ye doğru ağır adımlarla yaklaşırken, kötü büyücüyü de yavaşça etkisiz kılmış. Lale, ejderhanın yanında durup, birlikte kötülüğe karşı iyiliğin, Türküsünü söylediğine inanırmış. O anda, ormanın tüm canlıları, bu sihirli anın tanığı olmuş; sevgi, korkunun yerini almış, masalsı ruh, kötülüğü alt etmiş. Kara bulutlar yavaşça dağılırken, Lale ve ejderha, yollarına devam etmişler. Her adımda, ormanın derinliklerinden daha fazla sır açığa çıkmış, hem korkunun hem de sihrin karmaşık dansı, masalın dokusunu örermiş. Lale, kalbindeki sevgiyle, her engeli aşacağının farkındaymış. Büyücü ise, karanlık güçlerine rağmen, Lale’nin iyiliği karşısında yavaşça geri adım atarmış. Böylece, yavaş yavaş ormanın derinliklerinde, iyiliğin karanlığı aydınlattığı, sevginin her şeyi sardığı bir an yaşanmış. Lale, o an, küçük devin sadece cesaretinin değil, aynı zamanda kalbinin de ne kadar güçlü olduğunu fark etmiş. Ve ormanda, her şey eski masal anlatıları gibi, yeniden düzenlenmeye başlamış.
Lale, ejderhanın da yardımıyla, Yıldız Tepesi’ne doğru yol almaya devam etmiş. Yolculukları sırasında, ormanın farklı köşelerinden pek çok yaratıkla, güzel ama gizemli varlıkla karşılaşmışlar. Minik tilkiler, sevimli tavşanlar, neşeyle zıplayan sincaplar; hepsi Lale’ye, "Sen bizim yıldızımızsın," der gibiymiş. Bu dost canlılar, Lale’nin kalbindeki iyiliği görmekten öyle mutlu olurlarmış ki, ona her an destek verir, yolunu aydınlatırlarmış. Yıldız Tepesi, gerçekten de sihrin ve büyünün kaynağıymış. Tepedeki hava, yıldız tozuyla süslü, her dalda, her yaprakta parlayan minik ışıklar vardı; sanki gökyüzü yeryüzüne inmiş, her yeri aydınlatırmış. Yıldız Tepesi’ne vardıklarında, önlerinde kocaman, altın sarısı bir çiçek açmış. Bu, Şifa Çiçeği imiş; o çiçek, hem güzelliği hem de şifasıyla tanınırmış. Fakat o çiçeği koruyan, sihirli bir varlık varmış: Durmadan etrafında dönen ve hafifçe parlayan bir rüzgâr perisi. Peri, nazik sesiyle, "Şifa Çiçeği’ni almak için kalbinin gerçek gücünü göstermen gerekir," demiş. Lale, hafifçe titreyen ses tonuyla, "Ben iyiliğe inanırım, sevgiyle hareket ederim," demiş. Bu söz, peri ve etraftaki diğer sihirli varlıklar tarafından büyük bir onayla karşılanmış. Çünkü ormanda, gerçek güç; sevgi, cesaret ve birlikte hareket etmekmiş. O anda, Yıldız Tepesi’nin etrafında toplanan karanlık gölgelerden, kötü niyetli büyücü tekrar görünmeye başlamış. Büyücü, daha önceki yenilgisine inat, bu kez Şifa Çiçeği’nin gücünü ele geçirip, ormana karanlık yaymak istemiş. Kendisini çaresiz hissetmiş, fakat Lale, gözlerinden yansıyan saf sevgiyle, "Kötülük, sevgiyle erir," diye fısıldamış. O an, Yıldız Tepesi’nin havası değişmiş, yıldız tozları havada süzülürken, peri ve ejderha el ele vererek büyücüye karşı koymuş. Ejderha, derin ve kısık bir uğultuyla, "Doğanın gücü, iyiliğin zaferidir," demiş. Kötü büyücü, bu sözler karşısında, yavaşça, gölgeler arasında kaybolmuş. Büyünün ve korkunun hükmü, gerçek sevginin gücüyle yerle bir edilmiş. Lale, Şifa Çiçeği’nin önünde durmuş; çiçek, yumuşak ve parıldayan yapraklarıyla, onun kalbindeki sevgiye cevap verirmiş. Çiçek, Git gittiği yerlerde iyileştirici bir ışık saçarmış, hastalara şifa olur, kötü düşünceleri giderirmiş. Lale, çiçeğin etrafında dönen minik perilerle birlikte, sevginin gücünü hissedip, "Bugün iyiliğin kazanacağını," diyerek, çevresini aydınlatmış. Bu an, ormanın diğer köşelerinde yaşayan tüm yaratıkların, tüm canlıların hafızasında derin izler bırakmış. Çünkü Lale, karanlığın bile ortasında bile, sevgi ve iyiliğin parlayabileceğini göstermiş. O gün, Yıldız Tepesi’nde yaşanan bu büyük olaydan sonra, Lale, ejderha ve periler bir arada, ormanın derinliklerine doğru geri dönmüşler. Yolda, öğrettikleri her ders, paylaşılan her anı, sevgi dolu bir hatıra gibi kalplerde yer almış. Lale, artık sadece küçük bir dev değil, aynı zamanda iyiliğin, sevginin ve cesaretin yaşayan örneğiymiş. Yolculuğu boyunca, karşılaştığı her engeli, her karanlık gölgeyi, kalbindeki sevgi ışığıyla aydınlatmış. Ve ormanda, her canlı, onun hikayesini, sevginin zaferini anlatır olmuş. Geri dönüş yolunda, Lale, önceki maceralarını, yaşadığı her güzel anıyı, karşılaştığı dostları hatırlamış. O, bir yandan geçmişin hikayelerini, bir yandan geleceğin umutlarını düşünürken, orman kendini bir masal kitabına dönüştürür, her sayfasında başka bir mucize saklarmış. Lale’nin bu yolculuğu, masallar diyarında sevginin, cesaretin ve iyiliğin sonsuz gücünü anlatan, unutulmaz bir öykü olarak nesiller boyu dilden dile dolaşmaya başlamış.
Masal diyarında, her şey eskisi gibi akıp giderken, Lale’nin macerası, ormanın her köşesine yayılan sevgi ve iyilik tohumları bırakmış. Küçük dev Lale, Yıldız Tepesi’nde yaşadığı olağanüstü olayların ardından evine dönerken, yanında sadece Şifa Çiçeği’nin sihirli kokusunu değil, aynı zamanda yüreğinde taşıdığı sonsuz sevgiyi ve cesareti de götürmüş. Evine vardığında, annesi ve babası, onun getirdiği bu sıcaklık karşısında gözlerinden sevinç yaşları akıtmış. Lale, her akşam, hikayelerini anlatarak komşularına, dostlarına ve küçük dinleyicilerine, "Her karanlık, sevgiyle aydınlanır, her korku, iyilikle yavaşça erir," dermiş. Böylece, ormandaki her canlı, minik dev Lale’nin yolundan gitmeyi, onun anlattığı masalı kalplerinde yaşamayı alışkanlık haline getirmiş. Ormanda, artık kötülüğe yer kalmamış, her yer sevgiye bürünmüş. Güneş, her sabah Lale’nin macerasını hatırlatır, her akşam yıldızlarla birlikte, onun cesur yüreğini selam edermiş. Kırmızı başlıklı devin hikayesi, masallar diyarında anlatılan, güzel anılarla bezenen, sevgi ve cesaretin simgesi haline gelmiş. Ormanda yaşayan her varlık, Lale’nin anlattığı hikayelerden ilham alır, kendi içindeki iyiliği keşfetmek için çabalamış. Günlerden bir gün, Lale bir kez daha ormanın derinliklerine doğru yola çıkmış. Artık kalbinde yeni maceralara dair umutlar yeşermiş. O, her adımında geçmişin ve geleceğin birleştiği masalsı anlara tanıklık etmiş. Yolda, karşılaştığı minik dostlarına, cesaretin ve sevginin nasıl birleşebileceğini anlatmış. Her kahkaha, her sevinç, ormanın yaşlı ağaçlarına, şırıl şırıl akan derelere, hafif rüzgârın uğultusuna karışmış. Böylece, masal diyarında Lale’nin izi, her yerde, her canlıda kalıcı bir sevgi ve umut armonisi yaratmış. En sonunda, Lale’nin macerası, ormanda yaşayan her varlığa bir mesaj bırakmış: "Sevgi, en güçlü sihirdir; korkular bile, yürekten gelen bir sevgiyle aşılabilirmiş." Masalın sonunda, ormanın sesi, Lale’nin adını her duyduğunda, yüzlerde tebessüm yaratır, kalplerde derin bir umut yeşertirmiş. Ve böylece, minik dev Lale’nin hikayesi, masallar arasında, yüzyıllar boyunca anlatılacak, her yeni nesilin yüreğinde yeniden canlanacakmış. Artık ormanda, kışa, bahara, yazın ve sonbahara bahsedilmezmiş; her mevsim Lale’nin cesareti, sevgisi ve macerasıyla süslenirmiş. Kırmızı başlıklı dev Lale, masal diyarında öyle bir kahraman olarak anılırmış ki, neyden korkulacağı, nerede umut bulunacağı herkes bilir, kalplerinde sevgi tohumları ekermiş. Ve ormanın derinliklerinde bir kez daha fısıldanmış: "İyilik her zaman kazanır, sevgi her zaman parlar."