Kırmızı Başlıklı Kızın Sihir Dolu Ormanı

Korku Masalları

Yaş
3 Yaş Masalları
2 Yaş Masalları
1 Yaş Masalları
Okuma Süresi
20 dk
Kategori
Kırmızı Başlıklı Kız Masalları
Gizem Masalları
Ejderha Masalları
Sihir Masalları
Orman Masalları
Unsur
Cesaret ve Sevgi
Yayınlanma Tarihi
9/4/2025
Yazar
Kocaman Bi' Masalcı
Bir varmış bir yokmuş, çok eskiden, sihrin her yanı sardığı, masalların gerçeğe dönüştüğü bir ormanda küçük bir köy varmış. Bu köyde yaşam öyle neşeliymiş ki, kuşların cıvıltısı, rüzgarın fısıldayışı ve ağaçların dans edişi insanın yüreğini ısıtırmış. Köyün hemen yanı başında, yaprakları altın sarısı, dalları gökyüzüne uzanan devasa ağaçların arasında, pek çok masalın saklı olduğu gizemli bir orman varmış. İnsanlar derlermiş ki, bu ormanda her şey sihirle dokunmuş, her taşı, her yaprağı bir hikâyenin parçasıymış. Ormanın derinliklerinde, pırıl pırıl akan derelerin, ışıltılı su birikintilerinin bulunduğu, çiçeklerin güler yüzle açtığı, kırlangıçların neşeyle uçtuğu yerlerde masal misali anlar yaşanırmış. Bütün bu güzellikler arasında, kırmızı başlıklı, sevimli, narin bir kız yaşarmış. O kız öyle özelmiş ki, hem adı hem de taktığı kırmızı başlık ona masallarda yer verilmesi gerektiğini hatırlatırmış. Küçük kız, annesi tarafından çok sevilmiş ve ona her akşam masallar anlatılırmış. Anlatılan bu masallarda, güzellik, iyilik, cesaret ve sevgi her daim ön planda gösterilirmiş. Her dinleyen, minik kalbi bu değerlerle dolup taşarmış. Köydeki yaşlılar, eskilerin bildiği hikâyelere inanır, ormanın derinliklerinde iyilikle kötülüğün, doğruyla yanlışı birbirinden ayıran, sihir ve mucizelerin bulunduğunu söylerlermiş. Bu sözler küçük kızın kulağına fısıldanır, hayallerinde canlanırmış. Küçük kız öyle meraklanırmış ki, her gün ormana gidip ağaçlarla konuşur, rüzgarın peşine düşer ve ormanın her bir köşesindeki sırrı öğrenmek istermiş. Kimi zaman ağacın gövdesine çizilmiş eski sembolleri inceler, kimi zaman da kuşların söylediği ninniyle huzur bulurmuş. Ormanın serin gölgeleri altında, minik adımlarla ilerlediği anlar, sanki ömrün en güzel dakikalarıymış. Her adımında, sihrin varlığı hissedilir, her nefesinde yeni bir macera saklanırmış. Bir gün, ormanın derinliklerinden gelen hafif uğultular, çiçeklerle bezeli patikalarda yankılanmaya başlamış. Kırmızı başlıklı kız, bu uğultuları duyar duymaz, içinde tarifsiz bir heyecan belirmiş. İnsanlar eskiden, ormanın içerisinde yaşayan sihirli varlıklardan bahseder, onlardan iyilik dolu, ama bir o kadar da esrarengiz hikayeler anlatırlarmış. Anlatılanlara göre, minik canlılar, minik periler ve konuşan hayvanlar, ormanın kalbinde bir araya gelir, geceyi aydınlatan ateş böcekleri ve yıldızlara benzer parıltılarıyla serin gecelerde dans ederlermiş. İşte tam da öyle bir gecede, yıldızlar parıldarken, küçük kız da kudretli ormanın kapılarını aralamaya karar vermiş. Annesi ve büyükleri, eski günlerden kalan bu sihirli masalların farkında olup, kızlarına iyi bakmaları gerektiğini söyleseler de, ormanın sunduğu gizemli güzellikler, minik kalplerde hep bir merak uyandırırmış. Ve tam da bu merak, küçük kızın cesaretini, hayal gücünü beslemiş. Ormanın kapısında, gümüş ışıkların dans ettiği, mistik bir havanın hüküm sürdüğü o akşam, rüzgar hafifçe eserken, yapraklar birbirine fısıldamış. Küçük kız, saplantılı bir heyecanla yola koyulmuş; her adımında, etrafındaki doğa öykülerini dinler, her köşede yeni bir sırrın peşine düşermiş. Minik adımlarında, içindeki masal kahramanlıkları yeniden canlanır, her nefesinde, ormanın kalbine ulaşma arzusu büyürmüş. Böylece o sihirli ormanda, tarih boyunca anlatılan eski masallar yeniden yaşam bulur, doğanın her zerresinde beliren cesaret, sevgi ve iyilik hikayeleri, küçük kızın yönlendirdiği bir öyküye dönüşürmüş. İşte öylece, ormanda her şey var olmanın, her yaprağın bir hikaye anlatma gücüne sahip olduğunun farkında olan küçük kız, aynı zamanda kendi hikayesini de yazmaya başlamış. Onun adımları, sihrin kokusunu, masalların gerçekliğini yansıtır, her anında, içindeki sevgi ve cesaretle dolup taşarmış. Böylece, bir zamanlar yalnızca anlatılan masallar, kendi yaşamının gerçeklerine dönüşür, her adımında, her nefesinde, ormanın büyüsü bir kez daha kendini gösterirmiş.
Yapay zeka destekli masal oluşturucumuzu denedin mi?
Hemen Test Et
Küçük kız öyle bir gün erken saatlerde uyanmış ki, annesinin hazırlamış olduğu lezzetli ekmek ve bal dolu sepeti alarak, ormanın derinliklerine doğru yol almaya karar vermiş. Annesi, masum yüreğine, büyükannesinin evine götürülecek sihirli iksirlerin bulunduğu bu yolculuğun önemini anlatmış; çünkü büyükannesi, ormanın kayıp sihir kitabını korur, iyi ile kötüyü ayıran büyülü güçlerin sembolüydü. Kırmızı başlıklı kız, annesinin sözlerini kulaklarına küpe yapmış, “Her adımımda özenle ilerleyeceğim” dermiş. Yola çıkarken, kalbinde hafif bir heyecan ve merak taşıyormuş. Annesi, ona masallar anlatırken, ormanda yaşayan perilerin, konuşan ağaçların ve neşeli kuşların hikâyelerini sıkça dile getirmiş; bu öyküler, küçük kızın hayal gücünü besler, ona cesaret ve umut verirmiş. Ormanın kenarına vardığında, ağaçların yeşil yaprakları güneş ışıklarıyla parıldamış, çiçekler rengi renk açmış. Kuşlar öyle coşkulu şarkılar söyler, doğa sanki küçük kızın bu yolculuğunu kutlarmış. Ona adeta "Hoş geldin!" der gibi melodiler söylemişler. Kırmızı başlıklı kız, yavaşça adım atarken, patikada yürürken her taşı, her yaprağı izler, onların hikayesini düşünürmüş. Yaşlı bir meşe ağacı yanında durarak, ağacın kabuğuna kazınmış eski yazıtları okumuş ve ondan, ormanda saklı olan gizli bir sihrin izlerini aramış. Çünkü meşenin derinliklerinde, hiç kimsenin bilmediği, yüzyıllar öncesine ait, iyiliğin ve sevginin simgesi olan sihirli sözler saklıymış. Bu sözler, kötü niyetli büyülerin etkisini eritip, ormana yeniden huzur getirecek güçteymiş. İlerledikçe, ormanın iç kısımlarında, çiçeklerin daha da rengarenk, ağaçların daha yüksek ve gizemli göründüğü bir bölgeye gelmiş. Yürürken, küçük kız öyle bir izlenim edinmiş ki, adeta ormanın kalbiyle konuşur, ağaçların fısıldadığını duyar gibi olurmuş. Yüksek dallardan sarkan sarmaşıklar, ona geçmiş günlerden kalma masallar anlatır, rüzgarın uğultusu eski gurbet hikâyelerini fısıldarmış. Her köşe başında, sevinç, merak ve biraz da tedirginlikle karışık duygular yaşanırmış. Küçük kız bir yandan büyükannesine götüreceği sihirli iksirleri, bir yandan da ormanın sırlarını keşfetme arzusuyla dolarmış. Yürüyüşü sırasında, sararmış yapraklar arasında parıldayan minik böcekler ona yol gösterir, ağaç kovuklarından dinleyen baykuşlar onlara eski zamanların masallarını anlatırmış. Her birinin sözü, küçük kızın yüreğinde umut ve cesaret ateşini yeniden yakarmış. Yolculuğu sırasında, küçük kızın karşısına, hafifçe titreyen, sevimli gözleriyle ona bakan bir tilki çıkmış. Tilki, "Hoşgeldin küçük hanımefendi, senin hikayen de bizim hikayemiz olmuş" diyerek, ona dostça seslenmiş. Kırmızı başlıklı kız, tilkinin bu sıcak karşılamasıyla kendini daha güçlü hissetmiş, yolda yalnız olmadığını anlamış. Tilki, ormanın derinliklerinde saklı, sihire ve iyiliğe dair pek çok sırrı anlatmış; bazıları öyle eskiymiş ki, zamanın ötesinde yaşamaktan bahsedermiş. Bu karşılaşma, genç kızın kalbinde heyecan ve hafif bir korku doğurmuş, çünkü bilmezmiş ki karanlık ve esrarengiz olaylar da bu ormanda saklıymış. Ancak tilkinin sözleri, her ne kadar gizemli olsa da, iyiliğin ve umudun her daim galip geleceğini haber verirmiş. Küçük kız yoluna devam ederken, her adımında, annesinin ve büyükannesinin öğütlerini aklında tutar, ormanın sunduğu güzelliklerin yanı sıra, dikkat etmesi gereken tehlikeleri de yavaşça öğrenirmiş. Gün ışığı yavaş yavaş düşerken, ormanda renkler daha da canlı bir hal alırmış. Hafif esen rüzgar, etraftaki yaprakları dans ettirir, koyu mavinin ve zümrüt yeşilinin iç içe geçtiği, sihirle örülü bu atmosferde her adım, yeni bir masalın başlangıcı olurmuş. Küçük kız, yorgun düşen adımlarına rağmen, kararlılıkla ilerlerken, kalbinde hem neşeyi hem de biraz tedirginliği hissetmiş. Çünkü ormanda saklı olan sırlar, anlatılan masallardaki gibi, bazen hafif bir korku ve bilinmezlikle doluymuş. Fakat bu korku, onun cesaretini kırmamış; aksine, her adımında, iyi niyetli kalbinin, her türlü karanlığı delip geçeceğine inancını pekiştirmiş. İşte öylece, kırmızı başlıklı kız, sihirli ormanda ilerlerken, yaşamın tam ortasında hem masalsı güzellikleri hem de küçük korkuları keşfetmiş, kalbinde iyilik ve cesaret ateşi yanar dururmuş.
Ormanın derinliklerine ulaştığı vakit, küçük kız öyle bir hisse kapılmış ki, sanki her adımında yeni bir mucize onu bekler gibiydi. Yürüyüşü sırasında, ormanın en esrarengiz noktalarından birine, yosunlarla kaplı, eski bir köprüye rastlamış. Bu köprü, sanki kendiliğinden ormanın kalbine açılan gizli bir geçitmiş; efsanelerde anlatıldığına göre, oradan geçene, kayıp sihirli güçler ve unutulmuş masallar armağan edilirmiş. Küçük kız, köprüye çıkarken, adımlarının altında minik taşların, yüzeyinde parıldayan damlaların, zamanın sırlarını barındırdığını hissetmiş. Her şey öyle büyülüydü ki, sanki geçmiş zamanların fısıltıları, rüzgarda, yapraklarda kendini gösteriyordu. Köprüyü geçtiğinde, karşısında, devasa ağaçların oluşturduğu doğal bir salon ve etrafı ışık olayı saran sisler belirmişti. İşte bu anda, ormanın koruyucusu sayılan, bilge ve yaşlı bir baykuş, sessizce dalından süzüldü. Baykuş, "Buraya hoş geldin küçük kızım," diyerek, yumuşak ses tonuyla konuşmuş. Baykuşun gözlerindeki derinlik, geçmişin bilgeliğini anımsatır, her kelimesinde eski masalların izlerini taşırmış. Küçük kız, baykuşun anlattığı öyküler karşısında kendini adeta, eski zamanların bir parçası olarak hissetmiş; her sözcük, onun içindeki cesareti ve keşfetme arzusunu daha da perçinlemiş. O sırada, sessizce akıp giden dere kenarında renk renk çiçekler açmış, derenin melodik şırıltısı, ormanın diğer sesiyle uyum içinde karışırmış. Küçük kız, adımlarıyla ilerlerken, birden gökyüzünde hafifçe süzülen, ince tüylerle kaplı, parıltılı bir varlık fark etmiş. Bu varlık, öyle mistik görünüyordu ki, adeta göklerden inen bir meleğin sembolü gibiymiş. Melek benzeri bu varlık, ona "Küçük cesur, yangın ormanı derinliklerinde gizlenmiş olan kayıp sihri aramaya ne dersin?" diye seslenmiş. Kız, içindeki merak ve biraz da korkuyla, bu davete karşılık vermiş. Çünkü masalların her daim iyi ile kötüyü ayıran; cesaretin, sevginin ve doğruluğun galip geldiğini hatırlatırmış. Fakat bu davet, aynı zamanda gizemli, esrarengiz bir yolculuğun başlangıcıymış. Melek sizi ormanın kayıp köşesine götürecek, ancak yol boyunca hem karşılaşacağınız güzellikleri hem de mini bir tedirginlik hissini size armağan edecekti. Küçük kız, tereddüt etmeden bu sihirli yolculuğa çıkmaya karar vermiş. Yol boyunca, toprak yollar taşlarla bezeliydi, yanlarında küçük böceklerin neşeli dansı, küçük sineklerin şaklabanlıkları görülürdü. Rüzgarın hafif esintisi, bir yandan yaprakların hışırtısıyla, diğer yandan da uzaklardan gelen eski bir ezgiyi andırarak, sokaklara, patikalara sihirli bir melodi katarmış. Her adımda, ormandaki canlılar ona sevgi ve dostlukla bakar, sanki onun içindeki masalsı gücü hisseder gibi davranırlardı. Küçük kız, içerisindeki heyecanı gizleyemeyip, "Bu ormanda her şey nasıl da sihirliymiş," der, gözlerindeki parıltıyı saklayamazmış. Yürürken, aniden puslu bir sis çökmüş, etrafı hafifçe kararmış; bu durum, masallarda anlatılan küçük dehşet anlarına benzer bir hava katmıştı. Korku ve merakın iç içe geçtiği bu anlarda, kalbindeki iyilik ışığı hiç sönmemiş. Çünkü annesinin, iyilik ve sevginin her türlü karanlığı yeneceği öğüdü, onun aklında daima yankılanırmış. Sis dağılırken, yoluna dev bir taş blok yerleştirmiş, üzerinde ince ince işlenmiş, eski semboller varmış. Küçük kız, bu sembolleri okudukça, ormanın çok eskilere ait, sırrını koruyan sihir kitaplarından birinin izlerini fark etmiş. Kalbinin derinliklerinde, bu eski sözlerin gücünü hissetmiş ve her işaret, ona, kayıp sihrin izlerini takip etme cesareti vermiş. O anda, koyu gölgeler arasından hafifçe süzülen ve kötü niyetli bakışlarıyla etrafta dolanan bir varlık belirmiş. Bu varlık, karanlık güçlerin temsilcisiymiş; eski masallarda hep korkunun simgesi olarak tasvir edilen, sislerin ve karanlığın efendisi olan bir yaratıkmış. Küçük kız, varlığın yaklaşışını hissetmiş, ama içindeki sevgi ve iyilik ışığı, onu bu karanlıkla yüzleşmeye hazırlanırken güçlendirmiş. Çünkü bilirmiş ki, her karanlığın ardında bir umut, her korkunun sonunda bir ışık varmış. Ve böylece o an, masalın içinde iyi ile kötünün, ışık ile karanlığın hafif bir çatışması yaşanacakmış gibi bir his uyandırmış. Küçük kız, tereddüt etmeden, yavru yüreğiyle; eski masallarda olduğu gibi, iyilik ve sevginin, tüm kötülükleri yeneceğine inanarak, cesaretini toplamış ve ilerlemeye koyulmuş. İşte öylece, ormanın derinliklerinde, minik kız, karşısına çıkan her ipucunu, her eski işareti dikkatle incelerken, sihrin ve gizemin büyülü dünyasına adımını sağlamlaştırmış. Yolun sonunda neyin onu beklediğini bilmez halde, kalbinde hep sevgi, umut ve biraz da korku taşıyarak, bilinmezliğe doğru ilerlemiş. Bu yolculuk, artık sadece ekmek ve balın ötesinde, bir masalın, eski zamanların bilgeliğini içinde barındıran, sihrin ve iyiliğin simgesi olmuş; ormanın kendi kalbinde yankılanan eski bir efsaneye dönüşmeye başlamış.
Yolculuğun ilerleyen saatlerinde, küçük kız öyle bir karşılaşmayla yüzleşmiş ki, sanki masalların en karanlık sayfalarından fırlamış gibi bir varlık ona doğru süzülmüş. Bu varlık, devasa kanatları olan, ateşten nefesiyle ormanın sessizliğini bozan korkunç bir ejderha imiş. Ejderha, eski zamanlardan beri kötü niyetin, kıyametin ve karanlığın simgesi olarak anlatılırmış. Yüzü, dumanla çevrili, gözleri alevler saçar, pençeleriyle yere korku salar, öyle korkutucuymuş ki, etrafa yayılan gölgeler bile onun varlığında titrer gibiydi. Küçük kız, ejderhanın bu görünüşü karşısında kalbi hızla çarptığını hissetmiş; ama aynı zamanda, içinde sakladığı masalsı cesaretin ve iyileme gücünün farkındaymış. Çünkü annesinden, büyükannesinden duyduğu masallar, iyi niyetin kötüye galip geleceğini, sevgiyle her karanlığın aydınlanacağını anlatırmış. Ejderhanın uğultusu, ormanın sessizliğinde yankılanırken, minik yüreğinde bir yandan korku, diğer yandan ise merak ve karar oluşmuş. Ejderhanın gözleri, küçük kızın içindeki umut ışığını fark etmiş gibi parıldamış. O an, eski bir zamanın büyü kitabında yazılı olan, iyiliğin ve sevginin gücünü temsil eden eski sözler aklından geçmeye başlamış. Kız, "Belki de korkunun ardında, iyiliğin bir imzası saklıdır," demiş, mırıldanırcasına. Ejderha, ağır adımlarla ona yaklaşırken, ormanın diğer ucunda toplanmış, ışık saçan peri ve sihirli yaratıklar, bu büyük çatışmayı izlemek için sessizce yerlerini almışlarmış. Herkes, masalların kadim öyküsünde, iyilik ile kötülüğün arasındaki bu ince çizginin nasıl çizileceğini merak ediyormuş. Ejderhanın kükremesiyle, rüzgar sertleşmiş, ağaçların yaprakları hüzünle titremiş; ama o an, küçük kız, sessizce kalbini dinlemiş ve ormanda annesinin ona öğrettiği gibi, iyi niyetin gücüne inanmış. O anda, gökyüzü kararmaya başlamış, yıldızlar daha da yakından göz kırparak, geceyi aydınlatır gibi parıldamış. Ejderha, devasa gövdesi ve ateş saçan nefesiyle, adeta ormanın karanlığını temsil edercesine varlığını hissettirirken, minik kız da o anın şehvetli ve tedirgin edici atmosferiyle yüzleşmiş. Onun içinde, eski masallarda hep cesaretin ve sevginin güçlü olduğu anlatılır, en zorluklar karşısında bile kalbinin temizliğiyle yol bulacağına dair bir inanç yeşerirmiş. Küçük kız, titreyen eliyle küçük fakat değerli sihirli bir kolye tutarak, ejderhaya doğru adım atmış. Kolye, büyükannesinin ona miras bıraktığı, eski bir büyü kitabının sayfalarından koparılmış gibi özel ve kutsal sözlerle işlenmişti. O an, sanki tüm orman, eski zamanların söylendiğine uygun olarak, iyilikle dolan bir ruhla ona eşlik edercesine fısıldarmış: "Cesur yürekler, karanlığı aydınlatır!" Ejderha, minik kızın bu duruşunu, içindeki saf iyiliğin ve cesaret dolu bakışlarının, eski kehanetlerde anlatılan bir ışığın izlerini taşıdığını anlamış. Derin, uğultulu sesiyle, "Senin yüreğinde o kutsal ışığı hissediyorum küçük kızım," demiş. Bu sözler, hem korku hem de umut dolu bir yankı uyandırmış. Ejderha, daha önce hiç böyle bir enerjiyi görmemiş; belki de, eski masallarda anlatılan, iyiliğin ve sevginin nihai simgesi haline gelmişti. O an, ormanın içindeki bütün kötü canlılıklar, karanlık büyülerin izlerini silercesine, minik kızın içindeki sevgiyle karşılaşmış. Kuru ağaçlar bile bu karşılaşmadan sonra yeniden hayat bulur, solgun çiçekler renklerine kavuşurmuş. Küçük kız, ejderhaya doğru yaklaşıp, kalbinin derinliklerinden gelen, sihrin ve sevginin en saf ifadesini dile getirmiş; "Kötülük seni esir alsın istemem, iyilik her zaman kalbimizde yaşar," demiş, sözleri minik ama güçlü bir nehir gibi akıp gitmiş. O an, minik kızın sözleri, ejderhanın içindeki eski, unutulmuş iyiliği uyandırmış. Ejderha, yavaşça başını eğmiş, alevleri hafifçe sönmeye başlamış. Gövdesinde, eski masallarda kalplerin birleştirici gücü olarak anlatılan bir sıcaklık belirmiş. Zamanın ötesinden gelen o öğreti, kötülüğün bazen yanlış anlamalardan kaynaklandığını ve sevgiyle düzeltilebileceğini hatırlatırmış. Böylece, ejderha yumuşamış, yönünü değiştirmiş ve ormanın derinliklerinde yaşayan diğer kötü niyetli varlıkları, yavaş yavaş, minik kızın iyiliğinin ışığına doğru çekmeye başlamış. O an, ormanda hüküm süren karanlık büyü bozulmuş, yerini masalsı bir aydınlığa bırakmıştı. Küçük kız ve ejderha arasında, çatışmanın yerine, eski dostlukların, unutulmuş sevgilerin yeniden can bulduğu bir an yaşanmış. Ejderha, minik kızın cesaretini ve içindeki iyiliği gördükten sonra, kendini affettirmiş ve ormanda huzurun, sevginin hakim olacağı yeni bir dönem başlatmış. Artık, o ejderha kötü niyetin değil, eski masalların verdiği umut ve sevginin temsilcisi haline gelmiş. Böylece, ormanda uzun süredir süregelen karanlık dönem son bulmuş, yerini sihrin, sevginin ve dostluğun egemen olduğu bir zamana bırakmış.
Gecenin ilerleyen saatlerinde, ormanın her yanını saran huzurun, eski masalların sıcaklığını yeniden ortaya koyduğu o anlarda, küçük kız, yaşadığı maceraların ardında kalmış tüm korku ve endişeyi arkada bırakmış. Gökyüzü yeniden aydınlanmış, yıldızlar parıldarken, ormanın tüm canlıları birer birer eski masalların neşesiyle dolup taşmış. Kırmızı başlıklı kız, yolculuğu boyunca öğrendiği her şeyle, iyiliğin, cesaretin ve sevginin ne kadar güçlü olduğunu bir kez daha anlamış. Büyükannesinin evine vardığında, evin penceresinden içeri süzülen nazik ışık, kızın adımlarını karşılar, annesinin sıcak kollarında huzur bulurmuş. Herkes, ormanda yaşanan bu büyülü dönüşümün öyküsünü dilden dile anlatır, minik kalplerde umudun, cesaretin ve dostluğun kıvılcımlarını yeniden yeşertirmiş. Köy halkı, artık ormanın derinliklerindeki gizemli olaylardan, korkunun ve karanlık büyülerin yavaş yavaş yok oluşundan söz eder, her biri anılarını tazelerken, geçmişin acı tatlı masallarını hatırlarmış. Küçük kızın cesur yüreği, eski masallardaki kahramanların izini taşırken, aynı zamanda geleceğin umudunu da içinde barındırırmış. Her adımında, annesinin ve büyükannesinin öğütleriyle, ormanda yaşadığı o esrarengiz anların yankısını hisseder, iyiliğin ve sevginin, kötülüğü alt edeceğine dair inancını tazelerdi. Zamanla, ormanda bir dostluk ve saygı ağı örülmüş, kötü niyetli varlıkların bile, güzel sözler ve samimi davranışlarla dönüşebileceği öğretilmiş. Çünkü herkes, gerçek masalların aslında kalpte taşıdığı sevgiyle ve dürüstlükle yazıldığını bilirmiş. Sonunda, ormanda başlayan bu sihirli serüven, köyde anlatılan en güzel masallardan biri olarak hafızalara kazınmış. Kırmızı başlıklı kız, o gün ormanda yaşadığı her anı, minik yüreğinde büyük bir ders olarak saklamış; ki, cesaret, sevgi ve samimiyet, en karanlık zamanlarda bile yol gösterici olmuş. Gökyüzüne bakan ve yıldızların ışığında umutla parlayan orman, artık eskisinden çok daha farklıymış; her taş, her ağaç, her yaprak, minik kızın kahramanlık öyküsünü, eski masalların gerçekliğini anlatmaya başlamış. Ve böylece, güzel masalların, sevinç dolu anların ve eski dostlukların ışığında, küçük kız büyükannesinin kapısından içeri adımını attığında, evin içine yayılan sıcaklık, bütün zorlukların unutulmasını sağlamış. Masal da burada mutlu sonla bitmiş; her çocuğun kalbine, sevginin, cesaretin ve iyiliğin ne kadar asal olduğunu nakşeden bu öykü, nesiller boyunca dilden dile aktarılmış. O günden sonra, ormanın her köşesinde, eski masalların izleri ve sihrin dokunuşu hissedilir, çocuklar ormanda gezdikçe tıpkı kırmızı başlıklı kız gibi cesur adımlar atar, karanlıkların bile iyilikle aydınlanabileceğini öğrenirlermiş.