Güneş, Pembe Şato'nun kulelerini altın gibi boyarken, Ela uyanmıştı. Güzeller güzeli prenses Ela, bugün çok özel bir gündü. Çünkü bugün, yakışıklı Prens Ege ile buluşacaktı! 'Bugün her şey çok güzel olacak!' diye düşündü Ela, pembe elbisesini giyerken. Elbisesi, tıpkı en sevdiği pembe gül bahçesi gibi kokuyordu. Saçındaki inci tacı ise güneş ışığında parıldıyordu. Ela, şatodan aşağıya doğru koştururken, her adımında minik kelebekler uçuşuyordu. Pembe ve beyaz çiçeklerle dolu bir patika, onu büyülü ormana götürüyordu. Ormanın derinliklerinde, Ege'yi bekliyordu. Ege, güçlü ve cesur bir prensti. Gözleri, gökyüzü kadar mavidi, saçları ise gece kadar karaydı. Ela onu ilk gördüğü anda kalbinin hızla attığını hissetmişti. 'Merhaba, Ela!' dedi Ege, gülümseyerek. 'Günaydın, Ege!' diye karşılık verdi Ela, utangaç bir şekilde. Ege, Ela'ya bir buket papatya uzattı. 'Bu çiçekler, senin kadar güzel' dedi. Ela, papatyaları koklarken, içini tarifsiz bir mutluluk kapladı. Ege, Ela'yı büyülü bir gölün kıyısına götürdü. Gölün üzerinde, minik ışıklı tekneler dans ediyordu. 'Burada, senin için bir sürprizim var' dedi Ege, gizemli bir şekilde. Ege, bir sandık açtı. Sandığın içinde, parlak yıldızlardan yapılmış bir kolye vardı. 'Bu kolye, senin ve benim sonsuza dek bir arada kalacağımızın simgesi olsun' dedi. Ela, kolyeyi takarken gözleri parlıyordu. Gölün kenarında, birbirlerine tatlı tatlı hikayeler anlattılar. Ege, maceralarından, Ela ise düşlerinden bahsetti. Birbirlerinin gözlerinin içine baktıklarında, kalplerinin birbirine ne kadar yakın olduğunu hissediyorlardı. Akşam karanlığı çökmeye başlayınca, Ege, Ela'ya özel bir dans teklif etti. Ay ışığının altında, Ege ve Ela, büyülü bir dansa başladılar. Her dönüşlerinde, birbirlerine daha da yakınlaşıyorlardı. Dansları, tıpkı bir peri masalı gibiydi. Dansın sonunda, Ege, Ela'ya bir soru sordu. 'Ela, benimle evlenir misin?' dedi, tereddütlü bir şekilde. Ela, gözlerinden yaşlar boşalırken, 'Evet!' diye bağırdı. Sevinçten uçuyorlardı. Çünkü onlar, gerçek aşkı bulmuşlardı. Birbirlerine duydukları sevgi, her şeyden daha güçlüydü. O gece, büyülü ormanda unutulmaz bir gece geçirdiler. Yıldızların altında, birbirlerine olan sevgilerini dile getirdiler. Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, Pembe Şato'ya doğru yola koyuldular. Yüzlerindeki mutluluk, her şeye değerdi. Ela ve Ege, sonsuza dek mutlu yaşadılar. Tutkulu aşkları, onlara hayattaki en güzel şeyin, sevgi ve saygı olduğunu öğretti. Bu özel gece, yaşamlarında her zaman hatırlayacakları en güzel anı olarak kalacaktı. Birbirlerine olan saygıları ve güvenleri, her zorluğun üstesinden gelmelerine yardım etti. Sevginin gücünü öğrendiler, sevginin her şeyin üstesinden gelebileceğini gördüler. Birlikte, her şeyi başarabileceklerine inandılar. Birbirlerine destek oldular ve birbirlerini her zaman mutlu etmeye çalıştılar. Bu sayede, güçlü ve kalıcı bir aşk yaşadılar. Öğrendikleri en önemli şey ise, sevginin paylaşılması gereken bir duygu olduğuydu. Sevgiyi paylaştıkça, sevgi daha da artıyor ve büyüyordu. Bu yüzden, Ela ve Ege, sevgi dolu bir hayat sürdüler ve sevgiyi herkesle paylaşmaya özen gösterdiler. Bu özel gece, sadece onların değil, herkesin kalbinde sevgiyi yeşertmişti. Çünkü gerçek aşk, her zaman paylaşmaya değerdir ve sonsuza dek sürer. Hikayenin sonu mutlu bitti ve Ela ile Ege, her geçen gün birbirlerine olan sevgilerini daha da güçlendirdiler. Bu aşk hikayesi, her çocuğun kalbinde sevginin, saygının ve birlikteliğin önemini yeşertti.