Engin, her zaman elinde tabletiyle, dünyanın en tembel çocuğuydu. Derslerini yapmaz, ailesine ters cevaplar verir, kardeşine, küçük Sevda'ya ise hiç tahammül edemezdi. Sevda ise sürekli huysuz, hep bir şeylerden şikayet eden bir kızdı. Bu yüzden evde sürekli bir gerilim vardı. 'Engin, odama girme!', diye bağırdı Sevda bir gün, Engin'in odasının kapısına sertçe vurup içeri girdikten sonra. 'Ne istiyorsun?', diye mırıldandı Engin, gözlerini tabletin ekranından ayırmadan. 'Oyuncak arabamı aldın!', diye sızlandı Sevda. 'Ben almadım', diye tersledi Engin, 'sen kendin kaybetmişsindir'. Anneleri içeri girdi, 'Yeter artık! Bu kavgalarınızdan bıktım. Engin, Sevda'nın arabasını almadıysa, o zaman özür dile. Sevda, sen de kardeşinin eşyalarına karışmamayı öğrenmelisin. Kardeşler birbirlerine destek olmalı, birbirlerinin oyuncaklarına sahip çıkmalılar.' dedi. Bu sözler Engin'i hiç etkilemedi. Sevda ise sızlanmayı sürdürdü. Annesi, akşam yemeği sırasında tekrar aynı konuyu gündeme getirdi. 'Kardeşler birbirine destek olmalı, birbirini sevmeli, yardımlaşmalı. Birbirinize karşı anlayışlı ve sabırlı olmalısınız. Bu bir oyun değil, hayatınızın bir parçası. Kardeşlik, paylaşmak, yardımlaşmak ve birbirini korumak anlamına gelir. Birbirinizin duygularına saygı göstermeli, sorunlarınızı konuşarak çözmelisiniz.' diye öğütler vermeye devam etti. Ertesi gün, Engin ve Sevda bahçede oynarken, eski ve tozlu bir çatı katından düşen bir çanta buldular. Çantayı açtıklarında, içinde renkli toplar, parlak taşlar ve eski bir defter vardı. Defterde, 'Sihirli Çanta' yazıyordu. İlk başta şaşıran çocuklar, defterdeki yazıların ardından, arkalarına baktıklarında, sanki her şey yavaşlamıştı. Çanta, etraflarına sihirli bir ışık saçıyordu. Çantanın içindeki toplar, birdenbire rengarenk kelebeklere dönüştü. Taşlar ise ışıldayan yıldızlar gibi parlamaya başladı. Engin ve Sevda, bu sihirli olay karşısında hayretler içinde kaldılar. Birbirlerine baktılar, gözlerinde şaşkınlıkla karışık bir mutluluk vardı. 'Bu çanta, bize kardeşliğin gücünü gösterecek', dedi birdenbire çantadan çıkan yumuşak bir ses. Çanta konuşuyordu! Sihirli Çanta, Engin ve Sevda'ya çeşitli görevler verdi. Bu görevler, kardeşliğin önemini gösteren, onların birbirlerine karşı daha anlayışlı ve sabırlı olmalarını sağlayacak oyunlar ve etkinliklerdi. Örneğin, bir görevde, Sevda'nın oyuncaklarını birlikte organize etmeleri gerekiyordu. Engin ilk başta isteksizdi ama Sevda'nın yardımına ihtiyaç duyduğunu görünce, ona yardım etti. Başka bir görevde, birlikte bir resim çizmeleri istendi. Her biri kendi resmini çizdi. Sonra resimlerini birleştirerek tek bir resim oluşturdular. Sonuçta, harika bir ortak çalışma ortaya çıktı. Görevleri tamamladıkça, Engin ve Sevda arasındaki bağ güçlendi. Engin, artık Sevda'nın oyuncaklarına göz dikmeyi bırakıp, onunla oynamayı sevmeye başladı. Sevda da huysuzluğunu azaltıp, Engin'e daha anlayışlı davrandı. Engin, artık ailesine de daha saygılı davranmaya başladı. Onlara daha fazla yardım etti, onların değerini daha iyi anladı. Bir süre sonra, Sihirli Çanta kayboldu. Ama Engin ve Sevda, çantanın öğrettiklerini asla unutmadılar. Kardeşlikleri güçlenmişti, aralarındaki bağ daha da kuvvetlenmişti. Her zaman birbirlerine destek olmayı ve anlayışlı davranmayı öğrendiler. Artık evlerinde, sürekli bir kavga yerine, sevgi ve anlayış hakimdi. Anne ve babaları, çocuklarının bu değişimini görünce çok mutlu oldular. Engin, artık derslerine daha çok çalışmaya başladı ve Sevda da biraz daha sakinleşti. Her ikisi de artık birbirlerine daha çok değer vermeye ve birbirlerini daha çok sevmeye başladılar. Engin ve Sevda'nın öyküsü, bize kardeşliğin önemini ve birbirine destek olmanın güzelliğini gösteriyor. Kardeşler, her zaman en iyi arkadaş ve en güçlü destek olabilirler. Önemli olan, birbirlerine anlayış göstermek, birbirlerini sevmek ve her zaman birbirlerinin yanında olmak. Unutmayın, kardeşlik dünyanın en güzel hediyesi!