Küçük Hamza, çok yaramaz ama çok da sevimli bir çocuktu. Bir gün camide, imamın anlattığı hikayelerden çok etkilenmişti. İmam, 'Allah'ın her şeye gücü yeter' diye tekrar tekrar vurgulamıştı. Hamza eve dönerken, kalbinde bir umut filizlenmişti. 'Keşke Allah'a dua edip, sihirli bir halıya sahip olsaydım!' diye düşündü. O gece, uyumadan önce dua etti. 'Allah'ım, bana yardım et! Bir sihirli halı istiyorum!' diye yalvardı. Sabah uyandığında, odasında parlak renklerde bir halı gördü. Çok şaşırdı! Halı üzerindeki desenler sanki konuşuyormuş gibiydi. Hamza cesaretini toplayıp halının üzerine çıktı. 'Nereye gitmek istiyorsun?' diye sordu halı. Hamza heyecanla, 'Kutsal topraklara gitmek istiyorum!' dedi. Halı anında havalandı ve Hamza'yı Kabe'ye götürdü. Hamza, Kutsal Toprakların güzelliğine hayran kaldı. İnsanların dua ederken hissettikleri huzura şahit oldu. Dua edip, Allah'a şükretti. Halı, Hamza'yı tekrar evine götürdü. Hamza, artık daha olgun ve düşünceli bir çocuk olmuştu. O günden sonra, her zaman Allah'a dua etti ve iyilik yaptı. Sihirli halısı artık ona gereksiz gelmişti, çünkü asıl sihir, kalbinin iyiliği ve Allah'a olan inancındaydı. Annesi, 'Oğlum, Allah'ın sana verdiği en büyük hediye, iyi bir kalp ve güçlü bir inançtır' dedi. Hamza bunu anlamış ve hayatının geri kalanında iyilik yapmaya devam etmişti. 'Allah her zaman yanımızda' diye düşünüyordu. 'Bunu asla unutmamalıyız.'