Çok uzaklarda, güneşin her zaman parladığı, gökyüzünün mavi ve kuşların şarkı söylediği bir ülkede Rapunzel adında bir kız yaşarmış. Rapunzel'in altın sarısı saçları öyle uzunmuş ki, yere kadar uzanıyormuş. Herkes Rapunzel'in saçını hayranlıkla seyredermiş. Çünkü Rapunzel'in saçı sadece güzel değil, aynı zamanda sihirliymiş. Annesi ona her zaman, 'Kızım, saçının gücünü unutma. Saçın seni her şeyden koruyacak.' dermiş. Bir gün Rapunzel bahçesinde oynarken, bir çiçek görmüş. Bu çiçek, diğerlerinden çok farklıymış. Yaprakları parlak kırmızı, kokusu ise tatlı ve baş döndürücüymüş. Rapunzel çiçeğe dokunmak için eğilmiş ve o anda, sihirli çiçekten bir ses duymuş. 'Küçük kız, bana yardım et! Beni kötü bir cadıdan kurtar!' diye yalvarıyormuş çiçek. Rapunzel çiçeği kurtarmak için ne yapması gerektiğini bilmiyormuş. Çiçek, 'Saçını kes ve beni suyla besle. Sadece sen beni kurtarabilirsin!' demiş. Rapunzel korkmuş, ancak çiçeğin sesinde bir yalvarış duymuş. Derin bir nefes almış ve keskin bir taşla saçını keserek çiçeği sulamış. O anda, çiçek parlamış ve Rapunzel'in saçını tekrar büyütmüş. Bu sefer saçı daha güçlü ve parlakmış. Rapunzel, çiçeğin kendisine minnettar olduğunu anlamış. Artık saçının gücünü daha iyi anlıyormuş. Rapunzel'in saçı, sadece sihirli değilmiş, aynı zamanda onu kötülüklerden koruyormuş. Her zaman annesinin sözlerini hatırlar, saçının gücünü akıllıca kullanır ve arkadaşlarına yardım edermiş.