Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde, kalbur saman içinde uzak bir ormanın yamacında bir ördek yaşarmış.
Bu ördek ,kuluçkaya oturmuş yumurtalarını bekliyormuş. yumurtaları çatlar çatlamaz sevinçle vaklayarak üzerlerinden kalkmış. O kadar memnunmuş ki;- “Şimdi ailemin yanına dönebilirim” diyerek sevinç içinde kanatlarını çırpmış.
Fakat biraz sonra bakmış ki, yumurtalardan biri sapasağlam duruyor. Biraz canı sıkılmış doğrusu.Ama yavrularının hepsi onun için çok değerli olduğundan başında beklemeye devam etmiş. Bir müddet daha üstüne oturup beklemiş ve bu son yumurta da çatlayınca içinden iri, çirkin bir ördek yavrusu çıkmış. Anne ördek bu yavruyu görünce onun çirkinliğinden biraz utanç duymuş. - “Neyse ki diğer yavrularım güzel,” diye düşünmüş ve artık daha fazla vakit kaybetmeden çiftliğe gitmek istediği için yavrularını peşine takarak suya girmiş. “Çirkin olanı hiç olmazsa iyi yüzüyor,” demiş anne ördek kendi kendine. “Öyleyse başka bir yavru ile karışmış olamaz. Belki büyüdükçe güzelleşir. Belki bir süre sonra da büyümesi durur.
”Çirkin Ördek giderek daha da büyümüş ve diğer ördeklerden daha da farklılaşmış. Çevresindeki diğer hayvanlar onu hiç rahat bırakmıyor, onunla hep ‘Çirkin Ördek’ diyerek alay ediyormuş. Kardeşleri bile vak vak edip başının etini yiyor, “Seni bir kedi kapsa da senden kurtulsak,” diyorlarmış.
Tavuklar onu kovalıyor, onlara yem veren kız da ayağıyla onu ittirerek yemlerin yanından uzaklaştırıyormuş. Bizim çirkin ördek bunlara o kadar çok üzülüyormuş ki, gizli gizli ağladığı bile oluyormuş.
Çirkin Ördek yavrusu bir gün ağlaya ağlaya çitlerin üzerinden uçarak atlamış ve çiftliği iyice geride bırakıp yaban ördeklerinin yaşadığı yere gelene kadar hiç durmadan yürümüş. Fakat yaban ördekleri de onun çirkin olduğunu düşünmüşler ve onunla dostluk kurmak istememişler. Bizim çirkin ördek yavrusu kimselere yaranamamış ve yapayalnız ortada kalmış.
Ağaç dallarıyla çitlerdeki küçük kuşlar bile onun çirkinliği karşısında kaçışıp duruyorlarmış.Sonbahar gelmiş, ağaç yaprakları sararıp solmaya ve birer birer dökülmeye başlamış.
Bir gün, güneş batarken bembeyaz tüylü, büyük ve güzel kuşlardan oluşan bir kuş sürüsü Çirkin Ördek’in tam önünden, çalıların arasından havalanmış. Uçarken dalgalanıyormuş gibi hareket eden çok zarif, uzun boyunlu kuşlarmış bunlar.
Çirkin Ördek, bu kuşlara bayılmış, peşlerine takılıp bağırmaya başlamış ama onlar kocaman kanatlarını açar açmaz gökyüzünün derinliklerinde kaybolmuşlar. Çirkin Ördek ne olduklarını bilmediği bu kuşlara bayılmış.
Onların peşi sıra gitmek istiyormuş.Bir gün kanatlarının gücünü denerken aşağıda, bir derede daha önce gördüğü o beyaz tüylü kuşlardan birçoğunun yüzdüğünü görmüş. Bir an bile düşünmeden, “Aşağı iniyorum,” diye kararını vermiş. “Çirkin de olsam onların yanlarına gideceğim.” Böylece dereye, suyun üzerine inmiş. Kıyıda iki çocuk beyaz kuşlara ekmek kırıntısı atıyormuş.
Çirkin Ördek’i görünce hemen annelerine, “Anne bak!” demişler. “Bir kuğu daha var orada! Bu kuğu diğerlerinden daha güzel hem de!”Çirkin Ördek çocukların ne demek istediğini anlamamış. Beyaz kuşlar arkalarına dönüp ona bakınca utancından boynunu bükmüş. “İsterseniz siz de Çirkin Ördek diye alay edin. Umurumda değil artık!” demiş içinden.
Sonra, başını kaldırırken suda ilk kez kendini görmüş. Upuzun bir boynu, bembeyaz, harika tüyleri varmış. Bu benmiyim diye uzun süre emin olamamış.Yanına gelen diğer kuğular, ne kadar güzel olduğunu söyledikçe, ne yapacağını bilememiş. Ama artık bir kuğu olduğunu biliyormuş ve çirkin ördek yavrusu olmaktan kurtulmuş ya... Hayatını mutlu bir şekilde geçirmiş, artık herkes ona hayran hayran bakıyormuş.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir içeriğe yönelik izin alınması zorunludur. İzinsiz kopyalamanın tespiti durumunda uyarı verilmeksizin hukuki yollara başvurulacaktır.