Bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde. Develer tellal iken, pireler berber iken. Köyün birinde Küçük Çoban yaşarmış. Küçük Çoban’ın ailesi fakir mi fakir bir aileymiş. Küçük Çoban okula gitmeyi çok istese de gidememiş. Çünkü çalışması gerekiyormuş. Küçük Çoban her sabah erkenden kalkar, koyunları otlatmaya çıkarırmış. Yine koyunları otlatmaya götürdüğü bir gün, ağacın altında uyuyakalmış. Uykusundan uyandığında bir bakmış koyunları ortada yokmuş. Endişeyle etrafa bakınmaya başlamış küçük çoban. O sırada bir ses duymuş:
-Koyunlarını kurtlar yedi.
Bu da neyin nesiymiş. Küçük çoban korku ve şaşkınlıkla:
-Kim konuştu? Sen de kimsin?
Diye sormuş. Meğerse konuşan ağaçmış.
-Benim, kiraz ağacı.
Küçük Çoban:
-Koyunlarımın hepsi öldü mü şimdi? Annemle babama ne diyeceğim ben şimdi?
Diyerek ağlamaya başlamış. Ağaç:
-Üzülme delikanlı. Koyunlarını geri alabilirsin. Ancak bunun için sihirli lambayı bulman gerek.
Küçük çoban şaşkınlıkla:
-Sihirli lambayı nasıl bulabilirim?
Ağaç:
-Köklerimde gömülü bir sandık var. O sandığın içinde bir harita var. Harita sana yol gösterecek.
Demiş. Küçük Çoban toprağı kazmaya başlamış ve sandığı bulmuş. Sandığın içindeki haritayı alarak yola koyulmuş. Az gitmiş, uz gitmiş. Dere tepe düz gitmiş. Haritada işaretli olan ilk yer köprüymüş. Köprüye gitmiş. Köprüden geçmek isterken kocaman bir ayı belirmiş.
-Hey delikanlı, nereye böyle? Bu köprüden geçemezsin.
Küçük Çoban başına gelenleri anlatmış, köprüden geçmesi gerektiğini söylemiş. Ayı:
-Geçmene ancak bir şekilde izin veririm. Sorduğum soruyu doğru yanıtlarsan.
Küçük Çoban:
-Tamam. Soru nedir?
Ayı:
-Dünyanın en büyük dağı hangisidir?
Küçük Çoban gülümsemiş. Bu sorunun cevabını biliyormuş.
-Everest Dağı.
Ayı kafasını sallayarak onaylamış. Geçebilirsin delikanlı.
Demiş ve Küçük Çoban mutlulukla ilerlemiş. Şimdi sırada karanlık mağara varmış. Haritada işaretlenmiş ikinci yer orasıymış. Küçük Çoban karanlık mağaraya doğru ilerlemiş. En sonunda karanlık mağaraya ulaşmış. Gerçekten de kapkaranlıkmış. Göz gözü görmüyormuş. Küçük Çoban mağarada ilerlerken bir anda “tıssss” diye bir ses duymuş. Tam o anda karşısında parlayan sarı gözler görmüş. Bu bir yılanmış. Küçük Çoban korkuyla geri çekilmiş. Yılan:
-Korkma Küçük Çoban. Ben de seni bekliyordum. Geleceğinden emindim.
Küçük Çoban:
-N.. Nereden biliyordun?
Yılan:
-Ben geleceği görebiliyorum.
Küçük Çoban:
-Öyleyse söyle, koyunlarıma tekrar kavuşacak mıyım?
Yılan:
-İnsanlara gelecek hakkında bilgi vermiyorum Küçük Çoban.
Demiş. Küçük Çoban hayal kırıklığına uğramış. Yılan tekrar lafa atlamış:
-Ama sana bir ipucu vereyim. Yolun sonunda ulaşacakların çok daha güzel şeyler olacak. Haritayı takip et. Yol seni bir saraya götürecek. O saraya girmenin bir yolunu bul.
Diyerek ortadan kaybolmuş yılan.
Küçük Çoban hayretle bakakalmış. Karanlık mağaradan çıkmış, uzun bir yol gitmiş. Sonunda saraya ulaşmış. Sarayın kapısında muhafızlar varmış. Muhafızlar:
-Hayrola delikanlı, burada ne işin var?
Küçük Çoban:
-Saraya hizmet için geldim. Elimden her iş gelir. Müsaade edin kralla görüşeyim.
Muhafızlar birbirlerine bakmışlar. Geç bakalım demişler. Küçük Çoban saraya girmiş. Onu kralın huzuruna götürmüşler. Kral:
-Ne istersin Küçük Çoban?
Küçük Çoban:
-İş isterim kralım. Elimden her iş gelir.
Kral:
-O halde kızımın muhafızı ol. Kapısında dikil. O nereye giderse oraya git. Başına bir şey gelirse senden bilirim.
Küçük Çoban sevinmiş. Sonuçta hem iş sahibi olmuş hem yılanın dediği. İçinden düşünmüş: “Demek yılan çok şeye sahip olacaksın derken bunu kast etmişti.”
O akşam Küçük Çoban muhafız olarak sarayda işe başlamış. Kralın kızı olan Prensesi koruyormuş. Prenses sıkılmış, gezintiye çıkmak istemiş. Kapısını açmış çıkmış. Çıkmış da ne çıkmak. Küçük Çoban Prensesi, Prenses küçük çobanı görür görmez birbirlerine vurulmuşlar. Aradan biraz zaman geçmiş. İki genç âşık artık evlenmek istiyorlarmış. Prenses, Kral babasına konuyu açmış. Kral hayret etmiş.
-Hiç olur mu öyle şey? Sen bir prensessin, o ise bir muhafız. Kesinlikle izin vermiyorum.
Demiş. Prenses üzüntüden yataklara düşmüş. Kral bu evliliği kabul etmek zorunda kalmış. Sonunda Prenses ve Küçük Çoban evlenmişler. Küçük Çoban Kralın veziri, sarayın da varisi olmuş. Çok zengin bir adam olmuş. Yılanın asıl dediği şimdi ortaya çıkmış. Küçük Çoban köydeki gariban ailesini yanına aldırmış. Mutlu mesut hep birlikte yaşamışlar.
Bu metin kocamanbisite.com için özel olarak yazılmıştır. Ticari maksat taşıyan tüm diğer dijital ortamlar ve basılı mecralarda kullanımı, kopyası, atıfı yasaktır. Eğitim maksatlı kullanım için her bir içeriğe yönelik izin alınması zorunludur. İzinsiz kopyalamanın tespiti durumunda uyarı verilmeksizin hukuki yollara başvurulacaktır.