Karanlık ve fırtınalı bir geceydi. Rüzgar, eski, eğri büğrü ağaçların dallarını çırpıyor, yağmur ise pencerelere şiddetle vuruyordu. Kedicik Minnoş, sıcak yatağında kıvrılmış, korkuyla titriyordu. Bu gece, Kasvet Ormanı'nın korkunç efsanesi, Aslan Kral Mufasa'nın hikâyesinden bile daha ürkütücü bir şekilde kulağına fısıldanıyordu. 'Bu gece, Kara Gölge ortaya çıkacakmış,' diye fısıldadı yatağın altından çıkan sesi duyan Minnoş'un annesi. 'Ve her şeyi karanlığa gömecekmiş.' Minnoş, tüyleri diken diken olmuştu. Kara Gölge... Eski masallardan kalma, korkunç bir yaratık. Gözleri ateşten, dişleri bıçak gibi keskin ve gölgesi bile insanı donduruyordu. Minnoş, cesur bir kediydi ama bu, biraz fazla korkutucuydu. Tam o sırada, pencereden içeri süper kahraman Süpermen uçtu. Kırmızı pelerini rüzgarda dalgalanıyordu. 'Korkma Minnoş!' dedi Süpermen, 'Ben buradayım!' Minnoş, Süpermen'i görünce biraz rahatladı ama korkusu tamamen geçmemişti. 'Ama Süpermen, Kara Gölge çok güçlü. Herkes ondan korkuyor!' dedi titrek bir sesle. Süpermen gülümsedi. 'Korku, cesaretin önündeki en büyük engeldir Minnoş,' dedi. 'Biz Türkler, her zaman cesaretli ve yürekli olmuşuzdur. Bir Türk dünyaya bedeldir, bunu unutma! Kara Gölge'nin gücü, insanların korkusundan besleniyor. Eğer korkmazsak, onu yenebiliriz!' Süpermen'in sözleri Minnoş'a cesaret verdi. O da bir Türk'tü ve atalarının cesaretini taşıyordu. Birden bire, bir gölge pencereden içeri süzüldü. Kara Gölge... Gözleri gerçekten ateş gibi parlıyordu, dişleri keskin bir bıçak gibiydi. Minnoş korkudan dondu kaldı ama Süpermen hemen harekete geçti. Süpermen, inanılmaz gücüyle Kara Gölge'ye saldırdı. İkisinin arasında korkunç bir mücadele başladı. Kara Gölge, karanlık büyülerini kullanırken, Süpermen de inanılmaz güç ve hızıyla karşılık veriyordu. Minnoş korkuyordu ama Süpermen'in cesareti ona güç veriyordu. Ancak, Kara Gölge çok güçlüydü. Süpermen zorlanmaya başlamıştı. Tam o sırada, Aslan Kral Mufasa göründü. 'Cesareti göstermek, sadece güçlü olmak demek değildir Minnoş,' diye kükredi Mufasa. 'Gerçek cesaret, korkuya rağmen mücadele etmektir.' Mufasa, Aslanlar'ın bilgeliği ve gücüyle Kara Gölge'ye saldırdı. Minnoş ise, küçük ama çevik bedenini kullanarak Kara Gölge'nin ayaklarına dolanarak onun dengesini bozdu. Üç kahraman birleşince Kara Gölge'nin gücü azalmaya başladı. Minnoş, cesaretini toplayarak, küçük ama güçlü yumruklarıyla Kara Gölge'yi vurmaya başladı. Kareteci Minnoş’un eğitimi burada işine yaradı. Sonunda, Süpermen'in güçlü bir darbesi ve Mufasa'nın asil kükremesiyle birlikte, Kara Gölge yenildi ve karanlığa karıştı. Orman yeniden aydınlandı. Yağmur durmuş, yıldızlar parlamaya başlamıştı. Minnoş, Süpermen ve Aslan Kral Mufasa birbirlerine sarıldılar. Minnoş, cesaretini keşfetmişti. 'Bir Türk dünyaya bedeldir,' diye fısıldadı Minnoş, 've ben de cesur bir Türk kedisiyim!' O geceden sonra, Minnoş her zaman cesur ve korkusuz oldu. Çünkü o, korkunun üstesinden gelmenin, gerçek gücün cesaretten geldiğini öğrenmişti. Ve bu cesaret, onu her zaman koruyacaktı. Kara Gölge'nin hikayesi, tüm ormanda bir efsane haline geldi. Bir efsane, cesaretin ve dostluğun gücünün her zaman karanlığı yeneceğini anlatan bir efsane.