Lena ve Nana, küçük ama çok yaramaz iki kız kardeştiler. Lena, biraz daha büyük ve daha sorumluluk sahibiydi, Nana ise daha küçük ve her şeye meraklıydı. Bir gün, anneleri onlara 'Bugün bahçede oynayın, ama yılanı ve ineği rahatsız etmeyin!' dedi. Bahçelerinin bir köşesinde, oldukça yaşlı ve iri bir inek olan 'Mırıldak' ve kurnaz bir yılan olan 'Sıska' yaşıyordu. Mırıldak, yumuşak huylu ve nazik bir inekti, Sıska ise oldukça sinsi ve yalancıydı. Lena ve Nana önce güzel bir çiçek bahçesinde oynamaya başladılar. Nana, parlak renkli papatyaları koparıp ördü, Lena ise güzel kokulu gülleri koklayarak arılarla oyun oynadı. Bir süre sonra, Nana'nın dikkatini Mırıldak çekti. 'Bak Lena, ne kadar büyük bir inek!' diye bağırdı Nana. Lena, 'Nana, anne ne demişti hatırla. Onları rahatsız etmemeliyiz.' dedi. Ama Nana, Lena'nın uyarısına aldırmadı. 'Merhabalar Mırıldak!' diye seslendi. Mırıldak, sakin bir sesle 'Merhaba küçük kızım.' diye karşılık verdi. Nana, ineğin yanına yaklaştı ve onu okşamaya başladı. Mırıldak, Nana'nın yumuşak ellerini keyifle hissediyordu. 'Sana bir hikaye anlatayım mı?' diye sordu Mırıldak. Nana, gözleri parlayarak 'Evet!' diye bağırdı. Mırıldak, 'Çok eski zamanlarda, bir kız, bir yılan tarafından kandırılmıştı. Yılan, kıza güzel sözler söylemişti, ama aslında onu kandırmaya çalışıyordu. Kız, yılanın sözlerine inanmış ve sonunda kötü bir sonla karşılaşmıştı.' dedi. Tam o sırada Sıska yılan, otların arasından kaydı. 'Aman tanrım! Mırıldak sen ne saçmalıyorsun! O kız yılanı dinlemediği için kötü sonla karşılaştı. Ben hep iyiliğin tarafındayım. İnsanlara hep doğruyu söylerim' diye tısladı Sıska. Nana, gözlerini Sıska'ya dikmişti. Sıska öyle güzel konuşuyordu ki Nana, Mırıldak'ın hikayesinin yanlış olduğuna inanmaya başladı. 'Sıska haklı, değil mi Lena?' diye sordu Nana. Lena, biraz tereddüt etti. 'Bence Mırıldak'ın anlattıkları daha mantıklı. Herkesin sözlerine hemen inanmamalıyız Nana.' dedi Lena. Sıska ise alaycı bir sesle 'Ah Lena, sen hala masum ve saf kalmışsın. Hayatta her zaman güzel sözler gerçeği yansıtmıyor, anlıyor musun? Sana çok güzel şeyler gösterebilirim. Mesela uzaklardaki gizli bahçede büyülü çiçekler var. İstersen sana onları göstereyim.' dedi. Nana, Sıska'nın sözlerine kapılmıştı. 'Gidelim Sıska, Lena da gelsin' dedi Nana heyecanla. Lena ise oldukça endişeliydi. 'Hayır Nana, Sıska'ya güvenmemeliyiz. Anne bize herkeze güvenmememizi öğretti. O yalan söylüyor olabilir!' diye bağırdı Lena. Ama Nana, Lena'nın sözlerini duymazdan geldi ve Sıska'nın peşinden koşmaya başladı. Lena, kız kardeşinin peşinden koştu, ama Sıska çok hızlıydı ve Nana'yı uzaklaştırmıştı. Lena, çok korktu ve hemen anne ve babasına haber verdi. Anne ve baba, hemen Sıska'nın peşinden gittiler. Bir süre sonra, Sıska'nın Nana'yı gizli bir bahçeye götürdüğünü gördüler. Bahçe güzel görünüyordu ama tehlikeli bitkilerle doluydu. Sıska, Nana'ya zehirli çiçeklerden koparıp koklamasını söylemişti. Neyse ki, anne ve baba zamanında yetiştiler ve Nana'yı kurtardılar. Nana, çok korkmuş ve üzgündü. Lena'nın kendisini uyardığını anladı. Sıska yakalandı ve artık kimseyi kandıramayacaktı. O gece, Lena ve Nana anne ve babalarıyla birlikte oturdular. Mırıldak da onlara katıldı ve hep birlikte güzel bir yemek yediler. Mırıldak, 'Küçük kızlar, hayatta herkese güvenmemeliyiz. Her zaman kendi aklınızı kullanmalı ve doğruyu yanlıştan ayırmayı öğrenmelisiniz.' dedi. Lena ve Nana, Mırıldak'ın sözlerini dikkatle dinlediler. O günden sonra Lena ve Nana, daha dikkatli ve akıllı oldular. Herkese kolay kolay güvenmediler ve her zaman doğruyu bulmaya çalıştılar. Mutlu bir şekilde birlikte yaşadılar ve her zaman birbirlerine destek oldular.