Güneş, Pembe Göl Vadisi'ndeki Şato'ya altın ışınlarını gönderiyordu. Şatonun en güzel odasında, Lina Unicorn, pembe ve beyaz bir peluş battaniyenin üzerinde keyifli bir şekilde uyanmıştı. Bugün çok özel bir gündü: Lina'nın doğum günü! Ama Lina'nın doğum günü partisinin diğer partilerden farkı vardı; bu, tüm dostlarının bir araya geldiği, birbirleriyle paylaştığı, lezzetli yemeklerin tadına baktığı ve tabii ki, bol bol kahkaha attığı bir 'Büyülü Yemek Partisi'ydi. Lina, parlak mor saçlarını ördü ve beyaz, fırfırlı elbisesini giydi. Odasını, renkli balonlar, papatyalar ve mis kokulu keklerle süslemişti. 'Umarım herkes sever' diye düşündü heyecanla. Annesi ve babası, Prenses Lina'nın yanına gelip onu öptüler. 'Bugün ne kadar güzel görünüyorsun, kızım!' dedi babası, ona sıcak bir gülümsemeyle bakarak. Annesi ise, 'Bugün tüm gün senin için burada olacağız, canım' diyerek, onun yanağını okşadı. Lina, ailesine sarılıp, 'Sizi çok seviyorum!' dedi. İlk misafirler, sevimli tavşan kardeşler Pip ve Squeak'ti. Hemen ardından, konuşkan sincap Sammy ve dost canlısı ayıcık Bruno geldi. Herkes Lina'ya hediyelerini verip, 'Doğum günün kutlu olsun!' diye bağırdı. Hediyeler arasında, parıltılı bir taç, bir kutu şekerleme ve Lina'nın en sevdiği, çiçek desenli bir fincan vardı. Parti zamanı geldiğinde, Lina'nın hazırladığı büyülü yemek masası herkesi büyüledi. Masanın üzerinde, gökkuşağı renklerinde şekerlemeler, minik kurabiyelerden yapılmış çiçekler, parlak meyvelerle süslenmiş pasta ve büyüleyici bir şelale görünümündeki şaraba benzeyen bir içecek vardı. Herkes 'Vay canına!' diye hayranlıkla masaya bakıyordu. Sammy, 'Lina, bu ne kadar güzel bir masa! Her şey harika görünüyor!' diye haykırdı. Bruno, 'Pastanın üzerindeki o minik kelebekler muhteşem!' diye ekledi. Pip ve Squeak, şekerlemeleri büyük bir iştahla yemeye başladılar. Yemekten sonra, Lina eğlenceli oyunlar hazırlamıştı. 'Yakalamaca', 'Saklambaç' ve 'Çiçek Toplama Yarışması' oyunları ile herkes çok eğlendi. Özellikle çiçek toplama yarışması çok heyecanlıydı; çünkü her çiçek, gizli bir küçük hediyeyle doluydu. Lina, her çocuğun bir çiçek toplamasını ve içindeki hediyeyi açmasını sağlayarak, tüm dostlarının eşit ölçüde eğlenmesini sağladı. Ancak, bir sorun vardı. Küçük bir tavşan olan Pip, biraz kıskançtı. Diğer tavşanlar, Squeak ve Bruno ile oynamayı daha çok seviyordu, bu da onu üzmüştü. Pip, sessizce bir köşeye çekildi ve oynamayı bıraktı. Lina, Pip'in üzgün olduğunu fark etti ve ona yaklaştı. 'Pip, neden oynamıyorsun?' diye sordu nazikçe. Pip, 'Diğerleri benimle oynamak istemiyor' diye mırıldandı. Lina, Pip'i kucakladı ve 'Hayır canım, o öyle değil. Herkes seni seviyor. Sadece biraz meşgullerdi. Şimdi, seni de oyunumuza katılmak için çağırıyorum' dedi. Lina, Pip'i diğerleriyle birleştirdi ve ona özel bir görev verdi: Topladıkları çiçekleri masaya düzenlemek. Pip, bu görevi çok seveceken ve diğerleriyle birlikte oynamaktan çok mutlu oldu. Lina'nın incelikli yaklaşımı sayesinde Pip kendini dışlanmış hissetmeyi bıraktı. Parti gecesi geç saatlere kadar devam etti. Herkes Lina'nın yaptığı harika yiyecekleri ve oyunları çok sevdi. Lina, arkadaşlarının yüzlerindeki mutlu ifadeleri görünce çok mutlu oldu. O gün, Lina, sadece kendi doğum gününü değil, arkadaşlarının da kalbini ısıtmıştı. Parti sona erdiğinde, her çocuk evine mutlu ve doymuş bir şekilde döndü. Lina, yatağına girerken, 'Gerçek arkadaşlığın, paylaşmanın ve birlikte olmanın ne kadar güzel bir şey olduğunu öğrendim' diye düşündü. Ve bu düşünceyle huzur içinde uyuyakaldı. Ertesi gün, Lina ailesi ile güzel bir kahvaltı yapıp, hep birlikte şatoda bir piknik düzenlediler. Bu piknikte, Lina yine birlikteliğin, paylaşmanın ve ailesine olan sevgisinin önemini bir kere daha hatırladı. Ailesine olan sevgisi her şeyden daha değerliydi ve onlara olan kızgınlıklarını hiç bir zaman düşünmemeliydi. Lina Unicorn’un Büyülü Yemek Partisi, sadece lezzetli yemeklerden ve eğlenceli oyunlardan oluşan bir parti değildi aynı zamanda arkadaşlığın, paylaşmanın ve aile bağlarının önemini gösteren, öğretici ve eğlenceli bir kutlamaydı.