Çok eski zamanlarda, yeşillikler içinde kaybolan, yüksek tepelerle çevrili gizli bir vadide küçük bir köy bulunurdu. Bu köyde, Meryem adında, sevecen ve cesur bir kız yaşarmış. Meryem, her gün büyükannesinin anlattığı masalları dinlemeyi çok severdi. Büyükannesi, devlerin, ejderhaların ve sihirli yaratıkların yaşadığı uzak diyarlardan bahseder, Meryem’in hayal gücünü uçsuz bucaksız bir dünyaya taşırdı. Bir gün büyükannesi, 'Meryem’ciğim, iyi kalpli olmanın, her zaman doğruyu söylemenin ve Tanrı'ya güvenmenin önemini asla unutma' demişti. Meryem bu sözleri her zaman hatırlar ve yaşamını buna göre yönlendirirdi. Bir gün, köyün yakınlarında yaşayan yedi dev, köyü yağmalamaya karar vermiş. Bu devler, iri yapılı, korkunç görünümlü ama aslında korkak yürekli varlıklardı. En iri olanı, Gök Gürültüsü Gür diye anılırmış ve diğer altı dev, onun buyruklarına uyarmış. Devlerin gelişini haber alan köylüler, büyük bir korku ve endişe içindeydi. Köylüler, yiyeceklerini ve değerli eşyalarını saklamak için her şeyi yapmışlar, fakat devlerin öfkesinden kendilerini koruyabileceklerinden emin değillerdi. Meryem, diğer çocukların aksine, korkuya kapılmadı. 'Tanrı, her zaman bizimledir. Korkmamalıyız!' dedi cesurca. Köylüler, Meryem’in cesaretinden cesaret almışlardı. Meryem, aklına gelen bir planı köylülere anlattı. 'Eğer her birimiz, evlerimizin önüne büyük birer mum yakarsak ve hep birlikte Tanrı’ya dua edersek, devler korkudan kaçarlar!' diye önerdi. Köylüler Meryem’in planını beğendiler ve hemen harekete geçtiler. Akşam olunca, tüm köy, binlerce mum ışığıyla aydınlanmıştı. Gökyüzü, yıldızlarla kaplıyken, köyden yükselen dualar, adeta göğe uzanan bir ışık huzmesi oluşturdu. Bu sırada yedi dev, köyün yakınlarına yaklaştı. Gök Gürültüsü Gür, ‘Bakın, köy nasıl da parlıyor! Sanki binlerce küçük yıldız yere düşmüş!’ dedi korkuyla. Diğer devler de aynı korkuyu paylaşıyordu. Mumların ışıkları ve köyden yükselen dualar, devlerin kalplerine korku salmıştı. Devler, o an için görünmez bir güç tarafından çevrelendiklerini hissettiler. Korkuları öyle büyük olmuştu ki, hiçbir şey çalmadan, hiçbirine zarar vermeden oradan kaçıp gittiler. Ertesi sabah, köylüler, devlerin gittiğini görünce büyük bir sevinç yaşadılar. Meryem'in cesareti ve Tanrı'ya olan inancı, tüm köyü kurtarmıştı. Köylüler, Meryem’i kahraman ilan ettiler ve onun cesaretini övdüler. Meryem'in hikayesi nesilden nesile aktarıldı ve herkese Tanrı'ya güvenmenin ve iyi kalpli olmanın önemini hatırlattı. Meryem, köyünün koruyucusu, cesaret ve inanç sembolü olmuştu. Yıllar geçti. Meryem büyüdü ve evlendi. Ama onun cesareti ve Tanrı'ya duyduğu sarsılmaz inanç hiç azalmadı. Her zaman, zor zamanlarda bile Tanrı’ya sığınarak, her zaman doğru yolu bulmayı başardı. Meryem'in hikayesi, 'Allah'a güvenin, her zaman doğruyu söyleyin ve iyi kalpli olun' mesajıyla yüzyıllardır anlatılmaya devam etti. Devlerin korkusundan kurtulmuş olan köy, huzur ve mutluluk içinde yaşadı ve Meryem’in kahramanlığı her zaman hatırlandı. Bir gün, Meryem ve ailesi, bir yolculuğa çıktılar. Yolda, büyük bir ormanın kenarında, garip bir kulübe gördüler. Kulübenin yanında, dev gibi bir fasulye tanesi vardı. Meryem, büyükannesinin anlattığı hikayeleri hatırladı. 'Belki de bu fasulye tanesi, sihirli bir bitkidir' diye düşündü. Meryem ve ailesi fasulyeyi diktiler ve hızla büyüyen bir bitkiyle karşılaştılar. Bu bitki, onları gökyüzüne kadar uzanan devasa bir fasulye sapına götürdü. Gökyüzünde, devlerin yaşadığı bir kale gördüler. Meryem, cesaretini toplayıp, kaleye doğru ilerledi. Kalede karşılaştığı devler, ilk karşılaştığı devlerden daha güçlü ve daha acımasızdı, ama Meryem yine de korkmadı. Tanrı'ya olan inancı onu korudu ve devlerle akıllıca mücadele ederek onları alt etti. Devlerin hazinesini alarak ailesiyle birlikte yeryüzüne döndü. Meryem'in hikayesi, cesaret, inanç ve iyi kalpliliğin her zaman kötülüğe karşı zafer kazanacağını gösteren bir örnek oldu. Bu macera, onu daha da güçlü ve bilge yaptı. O, köylülerinin sevgili kahramanı ve tüm çocukların takdir ettiği bir örnek olarak kaldı. Meryem'in hikayesi, nesiller boyu, çocuklara umut, cesaret ve Tanrı'ya olan inanç mesajını taşıdı.