Güneşli bir vadide, pırıl pırıl bir nehrin kıyısında, Güneşli Krallığı bulunurdu. Bu krallığın prensesi olan Meryem, altın sarısı saçları ve ela gözleriyle, herkesin sevdiği, cesur ve iyi kalpli bir kızdı. Meryem, sadece güzelliğiyle değil, aynı zamanda sorumluluk duygusuyla da tanınırdı. Herkesin sorunlarına çözüm bulmak için elinden gelenin en iyisini yapardı. Küçükken bile, sokakta kaybolmuş bir kediyi bile güvenli bir yere ulaştırmak için saatlerce koşuşturur, yolda karşılaştığı her ihtiyacı olana yardım ederdi. Bir gün, gökyüzünde garip bir sessizlik çöktü. Parıldayan yıldızlar, birer birer kaybolmaya başladı. Güneşli Krallıkta gece karanlığı, alışılmışın dışında bir koyulukla çökerken, herkes tedirgin ve korkmuştu. Yaşlı gökbilimci, 'Yıldızların kaybolmasının sebebi, Karanlık Ormanın derinliklerinde yaşayan kötü büyücü Morgoth'un yaptığı bir büyü' diye açıkladı. Morgoth, yıldızların enerjisini kullanarak krallığı karanlığa boğmak ve kötülüğünü yaymak istiyordu. Bu haber, küçük prenses Meryem'i derinden üzdü. 'Korkmayın!' diye bağırdı Meryem cesurca, 'Ben yıldızları kurtaracağım!' Annesi ve babası, kızı için çok endişeliydi, 'Sevgili Meryem, bu çok tehlikeli bir görev. Morgoth çok güçlü bir büyücü' dediler. Ama Meryem kararlıydı. 'Sorumluluğum, halkımı korumak. Yardımınıza ihtiyacım var, kardeşlerim' dedi. Üç kardeşi, cesur ve iyi kalpli üç prens, hemen Meryem'in yanında yerini aldı. Yola koyulmadan önce, yaşlı gökbilimci onlara bir büyülü pusula ve bir şişe sihirli su verdi. 'Bu pusula sizi Karanlık Ormana götürecek. Sihirli su ise Morgoth'un büyüsüne karşı koruyacak' diye açıkladı. Meryem ve kardeşleri, atlarına binerek yola koyuldular. Yolculukları kolay değildi. Karanlık Orman, tehlikelerle doluydu. Dev örümcekler, zehirli yılanlar, ve tuzaklarla karşılaştılar. Ama Meryem'in cesareti ve kardeşlerinin yardımıyla tüm engelleri aştılar. Kardeşleri Meryem’in etrafını sararak onu koruyor, birlik ve beraberlik içerisinde ilerliyorlardı. Sonunda, Morgoth'un karanlık kalesine ulaştılar. Kale, korkunç bir manzaraydı. Her yer karanlıktı ve soğuk bir hava hakimdi. Morgoth, tahtında oturuyordu ve etrafındaki yıldızlar, zayıf ve sönük bir şekilde parlıyordu. Meryem cesurca ilerledi ve Morgoth'a seslendi. 'Kötü büyücü, yıldızları bırak!' diye bağırdı. Morgoth kahkaha attı. 'Küçük prenses, beni yenebileceğini mi sanıyorsun?' Ama Meryem korkmadı. 'Ben tek başıma değilim. Kardeşlerim ve halkım benimle!' dedi. Ve sonra, sihirli suyu Morgoth'a doğru püskürttü. Sihirli su, Morgoth'un büyüsünü kırmaya başladı. Kardeşleri ise, Morgoth'un büyücülük güçlerini zayıflatmak için tüm güçleriyle savaştılar. Savaş uzun ve zorluydu, ama Meryem ve kardeşlerinin dayanışması ve cesaretleri, Morgoth'un büyüsünü kırmak için yeterli oldu. Morgoth yenildiğinde, yıldızlar yeniden parlamaya başladı. Güneşli Krallık, ışığıyla yeniden doldu. Halk, prenses Meryem ve kardeşlerini büyük bir coşkuyla karşıladı. Meryem'in cesareti ve sorumluluk duygusu, herkese örnek olmuştu. Meryem, krallığına dönen yıldızların ışığı altında, kardeşleri ve halkıyla birlikte kutlama yaptı. O gece, Güneşli Krallık'ta herkes, yıldızların ışığında dans etti ve şarkı söyledi. Bundan sonra, Meryem, sadece Güneşli Krallığın prensesi değil, aynı zamanda tüm krallığın kahramanı oldu. Herkes, onun cesaretini, iyi kalbini ve sorumluluk duygusunu takdir etti. Meryem’in bu cesur ve sorumlu davranışı, krallığa huzur ve barışı getirdi. Ve böylece, Meryem, her zaman sevdiklerine yardım eden, cesur ve sevecen bir prenses olarak tarihe geçti. Bu olay, Güneşli Krallık'ta nesiller boyu anlatılan bir masal oldu. Birbirlerine yardım etmenin, kardeşliğin ve sorumluluğun önemini anlatan bir hikaye olarak…